“Ortak Dikkat” nedir?

“Ortak Dikkat” nedir?

Bebekler dış dünyaya ilişkin ilk bilgiyi annelerinin (ya da onlara bakım veren kişinin) aracılığıyla öğrenir. Yeni doğmuş bir bebek uyanık olduğu zamanın çoğunu annesinin memesinde ve onun yüzüne bakarak geçirir. Anne, yüzü, sesi, elleri ve nihayetinde tüm bedeni aracılığıyla bebeğine dış dünyanın kapılarını aralar. Yumuşak bir dokunuş, teskin eden bir ses, bir gülümseme ya da bir bakış bebeğin içsel duygulanımlarını dış dünyaya aktarmasına yardımcı olur. Doğumun hemen ardından başlayan bu süreç duygusal ve zihinsel gelişimin temelini oluşturur: bebek annesiyle kurduğu karşılıklı ilişki sayesinde yavaş yavaş dış dünyaya ait kalıpları ve işaretleri öğrenmeye başlar.

 

8-12 hafta arasında bebeklerin çevreyle olan etkileşimlerinde önemli bir gelişme olur. Görsel motor sisteminin gelişmesiyle (bebeğin bakışlarını kontrol edebilmesiyle) bebek gözlerini annenin gözlerine odaklayabilir ve anneyle olan göz temasını daha uzun süre (gözlerini açarak) sürdürebilir hale gelir. Çok küçük gibi görünen bu gelişme anneyle çocuk arasındaki sosyal etkileşimi daha farklı bir düzeye taşır. Bebek artık annenin bakışını takip edebiliyordur. Böylece anne, şimdi, bebeğinin kendisine tümüyle tepki veren bir canlı olduğunu ve aralarında güçlü bir bağın kurulduğunu daha öncekinden daha fazla hissedebilir. Bebekler bu dönemde yalnızca annelerinin yüzüne bakarak bile bir sosyal etkileşim başlatabilir. Bu dönemde bebeklerin genel olarak çevreleriyle olan etkileşimlerinde de gözle görünür bir artış olduğu bilinir: Çevrelerini belirgin bir biçimde izlemeye, kendilerine yaklaşan yüzlere seçerek bakmaya, gülümsemeye ve sesler çıkarmaya başlarlar. Artık yüzler en etkileyici objelerdir. 3-4 aylık bir bebeğin annesinin yüzünü ayırt etmeye başladığı ve ona gülümseyerek karşılık verdiği bilinmektedir. Anneyle bebek arasındaki bu gülümseme bebeğin ilk duygusal ifadesidir.

 

Dilin öncüsü olarak görülen ve yaklaşık olarak 6. aydan sonra tam anlamıyla gelişmeye başlayan “ortak dikkat” becerisinin temeli de anneyle bebek arasındaki bu karşılıklı gülümsemeye dayanır: bebek, anneye gülümser ve anne de ona gülümseyerek cevap verir. Böylece, bebeğin gülümsemesinin bir amacı (anneyi gülümsetmek) olmuş, bebekle anne arasında bir “iletişim döngüsü” kurulmuş olur: artık anne ve bebek arasında, sözcüklerle olmasa da, jest, mimik ve hareketlerden oluşan bir dil kurulmuştur. Anne bebeğinin çıkardığı seslere canlı ve heyecanlı bir sesle karşılık vererek onun jest ve mimiklerini iletişim aracı haline getirir. Bu dönemde henüz söz öncesi bir dil kullanan bebek, gülüşüyle, ağlayışla ya da suratını buruşturmasıyla, vb., karşısındaki kişiyle zengin bir diyalog sürdürebilir.

 

1. yılın sonuna doğru hareket kabiliyetinin ve el-göz koordinasyonunun gelişmesi bebeğin çevresi üzerindeki hakimiyetini de geliştirir. Bu gelişimle birlikte, bebeğin yüzler (ve özellikle de annenin yüzü) karşısında duyduğu heyecan, yerini yavaş yavaş çevredeki objelere ulaşma ve onları manipüle etme isteğine bırakır. Beden kontrolünün artması ve kıskaç hareketinin gelişmesi bebeğin ellerini daha etkin bir biçimde kullanabilmesine ve çevresini daha etkin bir şekilde keşfetmesine olanak sağlar. Çocukların 10-12. aydan itibaren ilgilendikleri bir objeye işaret ederek ebevenylerine göstermeye başladıkları bilinmektedir. Sözgelimi, uzaktaki bir oyuncak arabayla ilgilenen çocuk, annenin ilgisini çekmek ve ondan oyuncağa ulaşma konusunda yardım istemek için annesine bakıp, nesneye işaret eder. Ya da, ses tonuyla, jestleriyle ve hareketleriyle annenin ilgisini istediği noktaya doğru çeker. Bebek, annesine yeni ve beklenmedik bir durumda nasıl tepki vereceğine dair duygusal bir ipucu ve referans almak için bakıyordur.



× WhatsApp İletişim