30 Mar 2023 Depremle ilgili Çocuklarla Nasıl Konuşabiliriz?
Merkez üssü Kahramanmaraş olan ve 10 ilde çok büyük yıkıma yol açan deprem felaketi nedeniyle zor bir dönemden geçiyoruz. Yaşadığımız afet sadece bireysel değil toplumsal olarak da büyük bir fiziksel ve ruhsal yıkıma yol açtı. Enkazdan kurtulan, yakınlarını kaybeden, evini-eşyalarını kaybeden insanlar açısından büyük bir travmaya neden oldu. Aynı zamanda, depreme doğrudan maruz kalmayıp, çevre bölgelerde yaşayan insanlarda da büyük bir çaresizlik, dehşet, korku ve endişe duygusuna neden oldu. Afetten sonra özellikle deprem bölgesinde ama genel olarak diğer bölgelerde de dünyanın “güvenli” bir yer olduğuna dair inanç sarsıldı.
Travma Yunanca “yara” kelimesinden gelir.Tıp dilinde ise travma bedene dışarıdan gelen bir zarar olarak tanımlanır. Bir olayı “travmatik” olarak adlandırdığımızda, kişinin fiziksel ya da ruhsal olarak kendisini tehdit eden, örseleyen bir ya da bir dizi olaydan söz ederiz. Travma, kişinin ruhsal, sosyal ya da fiziksel işlevselliğini olumsuz etkileyen ve adeta kişide bir “yaraya” yol açan bir yaşantıdır. Doğal afetler, kazalar, yanıklar, yangın, duygusal ve fiziksel istismar, şiddete maruz kalma, kişinin kontrol duygusunu ve öngörü duygusunu elinden alan travmalar arasındadır.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu
Travma sonrası stres bozukluğu travmatik olayın ardından kişide ortaya sonrası ortaya çıkan ve en az bir ay süresince olayın yeniden yaşanması, kaçınma, genel tepki düzeyinde azalma ve aşırı uyarılmış haliyle kendini gösteren bir bozukluktur. Akut stres bozukluğu ise travmayı izleyen üç gün içinde ortaya çıkar ve 3 ile 30 gün arası sürer. Travma ardından gösterilen ruhsal belirtilerin birçoğu ilk aylar içinde azalarak sönümlenir. Bir olayın kişi için travmatik olabilmesi için, o kişi için ifade ettiği duygular ve daha önceki yaşantılar da önemlidir. PTSB’nun semptonları başlıca üç grupta toplanır: olayın, istemsiz ve tekrarlayıcı bir şekilde sürekli yeniden yaşanması; travmayı hatırlatan uyaranlardan kaçınma ve devamlı bir uyarılmışlık hali içinde olma.
Çocuklara Depremi Nasıl Anlatmalı?
Çocuklar başlarına gelen olayları anlayabilmek için çevrelerindeki yetişkinlere sorular yöneltirler. Yetişkinler ise acı verici, travmatik olaylarla kendi içlerinde baş etmeye çalışırken, çocukların duygusunu görmeyebilir ya da bu olayların bir an önce unutulması gerektiğine inanabilir ve konuşmaktan kaçınabilirler. Çocuklar, aslında tıpkı yetişkinler gibi, hayatlarında karşılaştıkları belirsizlikler karşısında endişe, korku ve öfke gibi duygular duyabilir ve bu duygularla baş etmek için yine ebeveynlere ihtiyaç duyarlar. Buna rağmen, çocuklar, bazen hem konuyu nasıl açacaklarını bilemediklerinden hem de ana-babalarını zor duruma düşürmemek için duygu ve düşüncelerini ifade etmekten çekinebilirler. Bunun sonucunda da, kendi başlarına hatalı varsayımlara varabilirler.
Çocuklara basit bir dille deprem hakkında net bilgiler verilebilir. Çocuklar birtakım sorularla geldiklerinde bu soruları yine basit ve net bir dille ifade etmek gerekir. Mesela, deprem nedir sorusuna; “Yerin altında kayalar var ve bu kayalar zamanla sıkışıp kırılabiliyor ve bu yüzden binalar sallanabiliyor”. Bu dönemde çocuklarda somutlaştırma becerisi gelişmediğinden ifadeler basit ve yalın olmalıdır. Çocuklar yaşlarına uygun cevaplara ulaşamadığında, olayları kendi hayal güçlerinden yola çıkarak anlamlandırmaya çalışırlar ve bu durum daha karmaşık senaryolara ulaşmalarına neden olabilir. Çocuklar için güvenlik ve öngörülebilirlik duygusu önemlidir. Her ne kadar deprem gibi doğal afetler bu duyguyu bir süreliğine ortadan kaldırsa da, çocukların “güvende” olduğunu hissetmeye ihtiyaçları vardır. Bunun için anne babanın kendi duygusunun farkında olması, kendi duygularıyla baş etmekte zorlandığında bunun için yardım alması önemlidir. Kendi duygularını düzenlemekte zorlanan ebeveynle, çocuklarına bu konuda yardımcı olmakta zorlanabilir. Geçmişte kendi deprem deneyimi olan bir anne baba için bu tür olaylar geçmiş travmayı “tetikleyici”nitelikte olabilir.
Çocuklar sadece kendilerine söylenenleri değil, etrafta duyduklarını dinler ve bu konuşmadan etkilenebilir. Bu noktada, çocuğunuz bir soruyla geldiğinde, ya da duyduğu birşeyden bahsettiğinde, bunu nerede duyduğunu anlamak ve gerekirse düzeltmeler yapmak önemlidir. Çocukların depren görüntülerine, sosyal medyaya ya da haberlere böyle dönemlerde maruz kalmamaları, birtakım bilgilere ebeveynin “filtresinden” geçirilerek ulaşmaları çok önemlidir.
Anne babalar, olası bir depremde nasıl korunacağını anlatarak çocuklarını sakinleştirebilir (hayat üçgeni, deprem çantası, vs.). Bu tür olağanüstü durumlarda, rutinlerin çocuklar üzerinde önemli bir etkisi vardır. Tıpkı yetişkinler için olduğu gibi çocuklar için de “aynılık” ve “süreklilik” duygusu veren rutinlerin sakinleştirici bir etkisi vardır. Bazı şeylerin değişmediğini ve devam ettiğini görmek çocuğunuza güven verecektir. Bu dönemde ailecek birlikte vakit geçirmek ve birbirine duygusal ve fiziksel olarak temas etmek hem güven duygusu hem de duyguların anlaşılması açısından önemlidir. Birlikte oynanan yapılandırılmış ya da yarı yapılandırılmış oyunlar aile içindeki bağı güçlendirirken çocuğunuzla iletişim kurmanızı da sağlayacaktır. Çocuklar duygularını düzenlemek ve kendilerini ifade etmek için oyunu kullanırlar. Çocuğunuzun oyununu gözleyin ve onunla oynayabildiğiniz zamanlarda oyun oynamaya çalışın. Çocuklar, özellikle de küçük yaşlarda çocuklarda, uyku, yemek, tuvalet gibi rutinlerde değişiklikler bir şeylerin yolunda olmadığının göstergesi olabilir, bu durumda mutlaka bir yardım alınmalıdır.
Klinik Psikolog