Terapistler Neden Vedalaşmak Konusunda Israrcı Olurlar?

Terapistler Neden Vedalaşmak Konusunda Israrcı Olurlar?

Aileler, çocukları için bir uzmana başvurmadan önce içsel bir hazırlık süreci geçirirler. Bu hazırlık süreci günler, aylar hatta yıllar sürebilirken, bazen de daha ani bir kararla gerçekleşebilir. Ardından aileler kendilerine en uygun terapisti araştırarak bir randevu ayarlarlar. Ebeveynler terapistleriyle tanıştıklarında, problem tanımlarına dair kendi deneyimlerini deneyimlerini paylaşırlar. Biz terapistler de, aileleri dinleyerek çocuğu anlamaya çalışır ve sorunları kendi perspektifimizden değerlendiririz.

Aileler terapiye belirli beklentilerle gelirler. Bizler de ailenin deneyimlerini ve beklentilerini  anlamaya çalıştıktan sonra (veya eş zamanlı olarak) çocuğu tanımaya çalışırız. Sonrasında aileyle yeniden bir araya gelerek, problem tanımını kendi gözlemlerimizle birlikte yeniden çerçevelendirir,  yaşanan sorunlara yeni bir pencereden bakmaya çalışırız. Değerlendirme sürecinden sonra, önerdiğimiz çalışma şeklini aileyle paylaşırız. Bu bazen terapi, bazen evde yapılacak çalışmalar, bazen başka bir uzmana yönlendirme, bazen de ebeveyn danışmanlığı olabilir. Yapılacak olan çalışmalara, ebeveynler ve terapist ortaklaşarak karar verir.

Aile ve terapist, terapinin çerçevesini konuşarak sözlü bir terapi kontratı yapar ve terapi başlar. Terapi genellikle uzun soluklu bir süreçtir ve ne kadar süreceği önceden tahmin edilemez. Çocuğun gelişimi birçok faktöre bağlıdır, bu da terapinin belirsizlik içeren bir süreç olmasına sebep olur.  Seansların sürekliliğini sağlamak, adanmışlık, sabır ve sürece güvenmeyi gerektirir.

Terapide değişim bazen hızla gelir, daha ilk haftalardan değişimin izlerini görmek mümkündür. Bazense gelişmeleri gözle görmek daha uzun bir zaman alır. Bazen düşünüyorum da, keşke bir diyetisyen randevusunda olduğu gibi, yağ-kas ölçümü yapıp, değişimlerin bir grafiğini çıkarabilsek , işimiz ne kadar kolaylaşırdı! Terapi süreci aileler için de, bizler için de çok daha kolay ilerlerdi. Her ebeveyn görüşmesinde gelişmeleri ölçerek ailelerle paylaşabilirdik. Değişim grafiğimizin yönü yukarıyı işaret ettikçe terapiye devam ederdik; grafik düzleştiği noktada da artık ihtiyaç kalmadığına kanaat getirip terapiyi bitirebilirdik. Keşke böyle bir formülümüz olabilseydi… Ancak konu ruhsallık olunca, somut şeylerden, grafiklerden, matematiksel hesaplamalardan uzaklaşıp, çok daha soyut bir alana geçiyoruz. İç dünyada yaşanan değişimleri gözle görmek çok kolay olmuyor. Bununla birlikte, seans odasında yaşanan değişikliklerin de eve, okula, ödevlere, arkadaşlıklara yansıması uzun süre alabiliyor.

Bu uzun yolculukta aileler, çeşitli sebeplerden dolayı terapiyi bitirmek isteyebilirler. Bazen terapinin başlangıcından çok kısa bir süre sonra, bazen de daha uzun bir süre terapiye şans verdikten sonra durmak isteyebilirler. Bu durumda genellikle bir ebeveyn görüşmesi yaparak, bu kararları üzerine konuşmayı öneririz. Bu kararı etkileyen faktörleri değerlendirmek ve ailelerin deneyimlerini dinlemeye önem veririz. En önemlisi, bu bitişi birlikte ve işbirliği içinde yapmaktır. Çünkü terapi, ilişkisel bir çalışmadır. Terapiye başlama kararının birlikte ve karşılıklı alındığı gibi, terapiyi bitirme kararı da yeniden karşılıklı konuşulmalıdır. Uzmanların sorumluluğu, çocuğun yararını gözeterek, çalışmayla ilgili kendi görüşlerini paylaşmaktır. Terapiyi bitirmekle ilgili son karar ise elbette ailelere aittir.

Bir aile terapiyi bitirmek istediğinde, en çok ısrarcı olduğumuz konu, çocukla bir veda seansı yapmaktır. Hatta eğer mümkünse, bir veda sürecine girip, bir kaç veda seansı yapmayı öneririz. Çünkü bitiş ve veda sürecimizi, en az terapinin başlangıcı ve tanışma süreci kadar önemseriz. Bazen aileler de bu bitiş ile ilgili yoğun duygular hissedebilirler (öfke veya suçluluk gibi). Terapötik ilişkiyle ilgili tüm bu duygulara da terapi odasında yer vardır, yüz yüze konuşulmalılardır. Tam da bu yüzden, hem ebeveynlerle, hem de çocuklarla yüz yüze kapanış yapmayı çok önemser, hatta ısrarcı da oluruz.

Kapanış seansı yapmak terapistler için neden bu kadar önemlidir?

1. Çocuk, terapist ile ikili bir ilişki ve yakınlık kurmuştur, ve bu bitişi anlamlandırmaya ihtiyaç duyar. Vedalaşma seansları, çocuğun neden terapinin bittiğini anlamasına yardımcı olur. Bunun bir yetişkin kararı olduğunu, kendisiyle ilgili olmadığını bilmelidir. Aksi takdirde şu gibi sorularla baş başa kalabilirler: ‘Geçtiğimiz seansta yanlış bir şey yaptığım için mi terapistimle bir daha görüşemiyorum?’ ‘Geçen seansta oynadığım hayali oyunlarda terapistime karşı öfkemi ifade etmiştim. Öfkemi taşıyamadığı için mi veda ediyoruz?’ ‘Acaba terapistim beni bir daha görmek istemedi mi?’ Çocukların aklına bir çok farklı konu takılabilir, suçlu, kafası karışmış veya öfkeli hissedebilirler, ilişkiyi kendilerinin yıktığını zannedebilirler. Bu bitişin kendilerinden bağımsız bir karar olduğunu konuşmak, çocukları tüm bu sorularla yalnız bırakmamak çok önemlidir. Terapiste her zaman dönebileceğini, terapistin kendisine her zaman vakit ayırabileceğini duymak, iyileştiricidir. Vedalaşma, çocuğun duygusal sürecini anlamak ve ifade etmek için bir fırsattır.

2. Vedalar karmaşıktır, bir çok büyük duygu aynı anda hissedilir. Hüzün, üzüntü, öfke, rahatlama, kaygı, mutluluk, korku, gelecek için hayaller… Tüm bunlar, bitişlere dair hissedilen normal duygulardır. Bu duyguların konuşularak işlenmesi, gerçek bir kapanış sağlamak için önemlidir.

3. Bir çocuk terapiste çok öfkeliyse bile, veda etmeye ihtiyaç duyar. Bazen çocuklar, çeşitli sebeplerle terapiye gitmeye direnebilir, reddedebilir, terapistten nefret ettiklerini ifade edebilirler. Terapi odasında tüm bu nefrete ve öfkeye yer vardır. Hatta bu yoğun olumsuz duygular, terapi odasında konuşulup çalışılırlar. Çocuklar genellikle terapistin bu nefreti ve öfkeyi taşıyıp taşıyamayacağını test ederler; terapistin kendilerinden bıkmadığını, yıkılmadığını görmek isterler. Ancak asıl ihtiyaçları, tüm çabalarına rağmen terapistin bu duyguları taşıyabildiğini ve sağlam kaldığını görmektir. Vedalaşılmayan bir bitişte, çocuk terapistin iç dünyasını ‘yıktığını’ düşünebilir; yani korktuğu başına gelmiştir! Bir çocuk terapistine ne kadar öfkeli olursa olsun, sağlam bir kapanışa ihtiyacı vardır.

4. Terapi sürecinde açılan iç dünyanın parçalarının toparlanması gerekir. Terapi seanslarının giriş-gelişme-sonuç bölümleri vardır. Her seansta çocuk ve terapist bir karşılaşma yaşar, oyuncaklar yerli yerindedir. Oyuncaklar dağıldıkça, oyun derinleştikçe, iç dünyanın kabukları katman katman açılır. Seansın son beş dakikasında ise veda etmeye hazırlanılır, dış dünyaya geçiş yapılır, açılıp saçılan oyuncakları toparlarken, iç dünya da yavaşça kapatılır. Oda bulunduğu gibi bırakılır. Tıpkı bir seansın mimarisinde olduğu gibi, terapide de veda ederken, iç dünyanın parçaları birlikte toparlanır. Kapanışı yapılmamış bir terapi sürecinin giriş ve gelişme bölümleri vardır, ancak sonuç bölümü eksik kalmıştır. İç dünyanın parçalarına temas edilmiştir, ama dağınık kalmıştır, toparlanmamıştır.

5. Bir çocuğun bitişle başa çıkma şekli, daha önce yaşadığı kapanışların bir tekrarıdır. Her çocuk daha önceden kayıplar yaşamış ve yas tutmuştur. Memeden ayrılmak, bezden ayrılmak, kreşe başlamak, ilkokula başlamak, yeni bir kardeşin gelmesi, ebeveynlerden uzak tatile gitmek, sevilen bir oyuncağı kaybetmek… Tüm bunlar birer kayıptır, ve çocuklar bu yas ile baş etmek için çeşitli baş etme mekanizmaları kullanırlar. Bazı çocuklar kayıp yaşamamak için ebeveynlere yapışırlar (okula giderken bırakmamak, veya yalnız uyuyamamak gibi). Bazen çocuklar, her haftanın programının üzerinden defalarca geçerek, bir belirlilik hissi yaratarak kayıpları önlemeye çalışırlar. Bazense hiç yakınlaşmayarak ve ilişkilerden kaçınarak, ayrılıkta yaşanacak olan üzüntünün önüne geçmeye çalışırlar. Sağlıklı bir ayrılık ise, ayrılıktaki tüm duygularla yüzleşerek, dile dökerek, gerçek bir kapanış yaparak ayrılabilmeyi gerektirir. Ayrılık konusunda zorlanan bir çocuk (veya yetişkin), veda etmekten kaçınabilir. Ancak veda seansında ayrılıkla ilgili tüm hüzün ve öfke konuşulunca, terapi odasında alternatif bir yol yaşantılanmış olur.

6. Bir çocuğun terapistiyle yaşadığı kapanış, sonraki ilişkilerini de etkiler, ve bir sonraki terapistiyle kuracağı ilişkinin de belirleyicisidir. Çocuklar, farklı zamanlarda farklı terapistlerle çalışabilirler. Çocuk, ilişki kurup yakınlaştığı, iç dünyasını açtığı terapistiyle konuşarak bir kapanış yapamadığında, o ilişki yarım kalmıştır. İlişkinin bitişi konuşulamamış, yası tutulamamıştır. Çocuk, bir sonraki terapistiyle tanıştığında, ucu açık kalmış bir ilişkinin kalıntılarını taşır. Yeni terapistine yatırım yapmakta, iç dünyasını açmakta, kendini bırakmakta zorlanabilir. ‘Ya bu ilişkim de beklemediğim bir anda biterse?’ sorusunu içinde taşıyarak yeni bir başlangıç yapmak zor olabilir, yakınlık kurmaya dirençli olabilir.

Özetle, terapistlerin ‘vedalaşma’ konusunu önemsemelerinin temelinde, çocuğun duygusal ihtiyaçlarını karşılamak, ilişkilerinde sağlıklı sınırlar koymak ve kapanışın güvenli bir şekilde yapılmasını sağlamak yatar. Vedalaşma süreci, çocuğun terapi sürecini anlamlandırmasına yardımcı olur ve duygusal olarak sağlıklı bir ayrılık yaşamalarına katkıda bulunur.



× WhatsApp İletişim