08 May 2018 #SOSYAL MEDYA: Özgürlük ve Tutsaklık
Oyun ve sosyalleşme mahalle aralarından, okul bahçelerinden tabletlere ve ceplere doğru aktığından beri kafalarımız hayli karışık. Ne onunla ne onsuz durumu ailelerin de eğiticilerin de ikilemi…
Yetişkinin kendi konumunu oturtamadığı elektronik oyun, sosyal medya ve mobil telefon halleri çocuklara ne yapsak da bu durumdan kurtarsak sorusunu cevapsız bırakıyor.
Kendimiz içindeyken hiç de fark etmememiz, karşımızdaki çocuk veya yetişkinin ekranda kaybolma durumundan epeyce rahatsız olmamız, çaresizliğin ve kafa karışıklığımızın gündelik hali.
Çocukları nerede ve nasıl limitleyeceğimizi kararlaştırmadan önce yetişkin hallerimize bir bakalım. En ilgisiz olduğumuz durumda bile pek çok kişinin sözde mahremini biliyor, çoğunu sadece sosyal medyadan tanıyor, yetinmeyip haklarında keskin kararlar vermiyor muyuz? Birileri ideal kimliği ile görünen bir hayat arz ederken ötekiler de merakla sözde mahreme girmeyi talep etmiyor mu?
Yaklaşık kaç tane sosyal gruba üyesiniz mesela? Sürekli gelen mesajlardan hem şikayet edip hem de grubun içinde olmamayı bir iteklenme gibi yaşamayan kaç kişiden söz edebiliriz?
Akşamları ailece bir arada iken gündüz sardığınız oyunun puanı, gelen oyun teklifleri de aklınızı çeliyordur. Bütün bunlar, tamamen vazgeçelim, sadece kitap okuyarak, ailece oyun oynayarak, ortak sohpetlerle zaman geçirelim anlamına gelmiyor. Sadece farkında olalım. Kendi yetişkin duruşlarımızı anlamlandırmadan çocuk ve gençler için hiçbir konuda strateji üretemeyiz.
Gelelim çocuklara ve gençlere; o tabletlerde, cep telefonlarında bizlerin tam da anlayamadığımız, anlasak da yetersiz bulduğumuz çok aktif, etkin bir sosyalleşme süregeliyor aslında. Hayatın bir parçası olmasının da hiç bir sakıncası yok.
Ancak göz göze bakılan, ses duyulan, küçücük bir kaş hareketinden karşımızdakinin duygusunu anladığımız ya da anlamaya çalıştığımız gerçek bir ilişkide kullanılan hiçbir enstrümanın kullanılmadığı da bir gerçek…Bu durumda çocuklarmızla kuracağımız gerçek ilşkiler ve onları diğerleri ile kurduğumuz gerçek ilişkilere tanık etmemiz etkin bir tamamlayıcı olacaktır.
Peki sosyal medyada yazılanların, konulmuş fotoğrafların, kişisel bilgi ve ilgilerin, merak eden neredeyse herkesin eline yıllar sonra bile geçecebileceğinin, ayrıca tahminimizin çok ötesinde kişilerin de erişiminde olduğunun ne kadar farkındayız? Çocuklarımıza öğretmemiz gereken önemli gerçeklerden biri de budur.
Ayrıca oyunlarda sürekli kazanan olma fırsatının ( çoğu zaman para ile) sağlanmasının gerçek hayatın “kaybetmeye tolerans göstermeyi öğrenme” ilkesinin tamamen karşıtı olduğunu da unutmayalım. Tabii bir de “başarı para ile satın alınmaz” ilkesi var. Halen oyunlar üzerinde konuşarak, oynanan oyunları denetleyerek, para ile kazanma fırsatlarını tamamen ortadan kaldırarak olumsuz etkileri en aza indirmek mümkün gibi görünüyor.
Sosyal ve elektonik oyunlara erişimin her koşulda önemli kriterlerinden biri çocuğun yaşı olduğu unutulmamalıdır. Yetişkin denetimi küçük bir çocuğa instagram hesabı açtıktan sonra nasıl sağlanır bir düşünelim. Hadi paylaşalımı denetledik diyelim, erişim için ebeveyn elimiz nereye kadar erişebilir ki…Pek çoğumuz kendi erişimlerimizi denetleyebiliyor muyuz?
Gelin önce yetişkin duruşlarımızın farkına varalım; yasaklar yerine öğrenme ve alternatif paylaşımlar üzerine kafa yoralım. Daha sonra oyun saatlerini alternatif tekliflerle sınırlayalım. Beynin derin uyku için uygun koşulları sağlamasına fırsat verebilmek için uykudan iki saat önce hep birlikte oyunlardan ve sosyal medyadan uzaklaşalım.
Farkındalıklı ve bol paylaşımlı hayat oyunları dileklerimle…
Uzman Psikolojik Danışman
Çocuklar ve ailelerle çocuk merkezli aile müdahaleleri ve çocuklarla bireysel terapi üzerine çalışmaktadır.