
06 Ağu 2025 Sosyal Medya Kullanımı: Kısıtlamak mı Yönlendirmek mi?
Ergenlikte, ailenin koruyucu ve yönlendirici işlevi yavaş yavaş azalır. Onun yerine önce dışsal şeyler, örneğin arkadaş grubu, okul, sosyal çevre gelir, sonra zamanla genç kendi kişiliğini inşa eder. Bu geçiş sürecinde, çocukluktaki güvenli yapının çözülmesi ve yerine yetişkinliğe uygun, daha bağımsız bir yapı kurulması gerekir. Bu geçişte arkadaş grubu, bir nevi “ikinci bir deri” gibi iş görerek gence dışarıdan destek ve tutunacağı bir zemin sağlar.
Gençler, kendi kimliklerini oluşturmaya çalışırken ebeveynlerin dışında bir aynaya ihtiyaç duyarlar, önceki dönemlerde bu “ayna” önce arkadaşlar ve gruplar, sonra televizyon, müzik, kitaplar, dergiler gibi medya araçlarıydı. Bugünse bu “ayna” daha çok tablet, bilgisar ekranı ya da telefon. O yüzden de dijital ortamın gençlerin hayatındaki yerini anlamak, onları orada bekleyen imkan ve tehlikeler üzerine düşünmek ve bunlara dair konuşmak önemli.
Dijital ortam çocuk ve ergenlere bilgi edinme, iletişim kurma ve kendilerini ifade etme gibi bir çok imkan sunuyor. . Grup yaşantısı — ki günümüzde okulda ve yakın çevrede kurulan arkadaşlıklar çoğu zaman çevrimiçi ortamda devam ediyor — gençlerin duygusal gelişimi açısında çok önemli. Ancak,ditital ortam, sadece “bilgi edinme”, “eğlence” ve “iletişimle” sınırlı değil, gençlerin çevreleriyle kurduğu ilişkiden, kendilerini nasıl tanımladıklarına, kim olduklarına kadar pek çok alana nüfus ediyor. Onların hem dünyayı hem de kendilerini algılama biçimlerini şekillendiriyor. Sosyal medya girildiği andan itibaren yalnızca bir içerik izleyicisi ya da paylaşımcı olmaktan çıkıyor ve büyük teknoloji ve pazarlama şirketlerinin hedef kitlesi haline geliyorlar. Bu da, ekonomik, sosyal ve rusal faaliyetlerinin farketmeden biçimlendirilmesine neden oluyor. Eğer yakından dikkat edilmez ise gençlerin, sosyal medyada şiddet, cinsel içerik, zorbalık, yalan habere, politik kampanyalara maruz kalması kolaylaşıyor. Ayrıca, dijital çağ, fiziksel görünüme olağanüstü yoğun bir odaklanmayı, mahremiyetin yokluğunu ve rahatsız edici bir merak duygusunu da beraberinde getiriyor. Bu da beraberinde başka zorlukları getiriyor. Sosyal medya üzerinden sürekli yapılan kıyaslama, bedenleriyle ilişkisini olumsuz anlamda etkiliyor. Bedensel hoşnutsuzluk ve yeme bozuklukları giderek artıyor. Daha iyi hissetmek, eksik kalmamak için sürekli bir tüketim algısını besliyor.
Gençler, sosyal medya sayesinde arkadaşlarına her an ulaşabiliyorlar; adeta bitmek bilmeyen bir sohbet etme ve sosyal ağ kurma isteği içindeler.Bu bir yandan gençlere, kendilerini ve çevrelerini keşfetme olanağı sağlarken, bir yandan da “özlem” duygusunu ve “yalnız kalabilme” becerisini azaltıyor. Sosyal medya ve sürekli online olma, iç dünyanın, hayal gücünün ve yaratıcılığın gelişimi için gerekli olan bir alanın yerini alıyor. Ancak birşeylere ya da birine özlem duyduğumuzda ve hayal kurabildiğimizde içe döneriz ve yalnızlığın tadına varabiliriz.
Peki sosyal medya topyekün kısıtlanmalı mı? Salt bir yasaklamayla, ya da erişimin engellenmesiyle çocukları ve gençleri koruyabilir miyiz? Yakın zamanda Fransa 15 yaş altı çocukların sosyal medya hesaplarını oluşturabilmesi için ebeveyn izni alınmasını zorunlu kılan yasayı 2023’de yasalaştırdı. Bu yasa, sosyal medya platformlarının kullanıcıların yaşını doğrulamasını, ebeveyn onayı almasını, çocuk hesaplarını askıya almasını ve çevirim içi geçirilen süreyi düzenli olarak bildirmesini şart koyuyor. Ancak şu ana kadar köklü bir hukuki uygulama gelmiş değil; yasanın yürürlüğe girmesi Avrupa komüsyonunun onayı bekliyor. Ancak hem AB kurumlarının hem de büyük şirketlerın (twitter, meta, vb.) baskıları nedeniyle be teklifin geçmesi kolay görünmüyor.
Fransa’dan sonra ilk somut adımı Avusturalya attı. Daha katı bir sınır getirerek 16 yaş altı çocukların medya kullanmasını tamamen yasakladı. Buna dahil olan platformlar, Facebook, İnstagram, Tik Tok, Reddit, X gibi büyük ağlar. Türkiye’de ise çocuk ve ergenlere özel kapsamlı ve ayrı bir sosyal medya düzenlemesi henüz mevcut değil.
Buna karşılık, medya liberteryeni gibi, medyanın devlet ya da otoritelerden bağımsız olmasını ve her tür sınırlamaya karşı olan bir kesim, tıpkı televizyon gibi sosyal medyanın da toplumda zaten (olumlu ve olumsuz) özellikleri sadece “yansıtmakla kaldığını”, bunların sebebinin ve üreticisinin sosyal medya olmadığını söylüyor. Bu çok inandırıcı gelmiyor? Sosyal medya kolaylığı sayesinde herkesin istediği anda fazlasıyla düşünüp taşınmadan düşüncelerini, tepkilerini yalan yanlış ortaya saçmasına neden oluyor. Bu durum, henüz belli bir ahlaki ve düşünsel kapasite kazanmamış ve değerlendirme becerileri yeterince gelişmemiş ergenler için belirli risk ve tehlikeleri beraberinde getiriyor.
Peki bu yasalar tek başına yeterli mi? Sanmıyorum. Çünkü henüz yürürlüğe girmemiş olan bu yasalar uygulansa bile, çocukları ve gençleri korumak adına tek başına yeterli olmayacaktır. Ailenin, okulun, dev teknoloji şirketlerinin desteği ve işbirliği olmadan; ekran ve beraberinde getirdiği risklerden gençleri korumamız kolay gözükmüyor.
Bu yasal çerçevelerin tek başına yeterli olmadığını kabul ettikten sonra, peki ebeveynler ne yapabilir? Dijital dünyada gençlerle birlikte yürümek için; bu konuda konuşmaya ve onları dinlemeye açık olmak, hangi platformların onları heyecanlandırdığını anlamayı denemek iyi bir başlangıçtır. Ayrıca, risk almadan büyümenin mümkün olmadığını ve gençlerin de yetişkinler gibi hatalar yapılabileceğini ve ancak öyle öğrenebileceklerini hatırlamak faydalı olabilir.
Ebeveynler ve Yetişkinler İçin Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar
Yargılamak yerine merak edin.
Gençlerin dijital ortamda ne yaptığını anlamaya çalışırken “fazla vakit harcıyorsun” ya da “boş şeylerle uğraşıyorsun” gibi tepkiler yerine, “Seni orada tutan şey ne?”, “Bu seni nasıl hissettiriyor?” gibi merak içeren sorularla yaklaşmak çok daha dönüştürücüdür.
Sınır koymak kadar, eşlik etmek de önemli.
Evet, dijital ortamda sınırlara ihtiyaç var. Ama sadece kontrol değil, birlikte içerik izlemek, üzerine konuşmak, gencin dijital deneyimini anlamaya çalışmak da bir o kadar kıymetli. Bu, genç için yalnız olmadığını ve yargılanmadan görülebileceğini hissettirir.
Dijital alanı “karşıt” değil, “gençleri anlamamızı sağlayan” bir alan olarak düşünün.
Sosyal medya, gençlerin içinde oldukları dünyayı ve arayışlarına dair fikir verir. Takip ettikleri içerikler, ürettikleri paylaşımlar, ilgi duydukları hesaplar… hepsi bize bir şey anlatır. Buralara dikkatle ve önyargısız bakmak, gencin iç dünyasına açılan bir kapı olabilir.
Doğrudan eleştirmek yerine ona model olun ve eleştirel düşünmeye teşvik edin:
“Son zamanlarda sosyal medya kullanımım üzerine daha çok düşünüyordum. Kendimle ilgili paylaştığım her şeyi — neyi, kiminle ve neden paylaştığımı — sorguluyorum. Bir gönderi paylaşmadan ya da bir fotoğraf yüklemeden önce kendime ‘Bu içerikten sonra utanır mıyım? Rahatsız olur muyum?’ diye soruyorum. Bu sorular benim daha bilinçli seçimler yapmama yardımcı oluyor” gibi.

Klinik Psikolog