Şiddete Uğrayan Annenin Çocuğu Olmak

Şiddete Uğrayan Annenin Çocuğu Olmak

“Kavga etmeleri benim suçum”
“Eğer gerçekten iyi bir çocuk olursam, bir daha kavga etmezler”

 

Şiddet –boyutundan bağımsız olarak- fiziksel, psikolojik ve ihmal yaratan ve istenmeyen bir durumdur. Kadına yönelik şiddet veya diğer adıyla “erkek şiddeti” kadının istemediği durumlara (cinsel ilişki, ağır ev işi yükü gibi) zorlandığı, temel özgürlüklerinin (ifade, düşünce, eğitim görme gibi) kısıtlandığı veya tamamen elinden alındığı durumların tümü olarak tanımlanmaktadır. Anne olan kadına dair şiddet ise tüm aile bireylerinin fiziksel ve ruhsal sağlığını tehdit eden bir olgu haline gelir. Babanın yıkıcı davranışları, annenin fiziksel ve ruhsal bütünlüğüne zarar vermekle kalmaz. Annenin annelik becerileri üzerinde, çocuğun ise fiziksel ve ruhsal gelişimi üzerinde onarılması güç olumsuz etkiler yaratır. Bu yüzden aile içinde şiddete tanık olan çocuklar, “duygusal kötüye kullanma” kategorisinde ele alınmaya başlanmıştır.

Anneye uygulanan şiddet, bebeği henüz anne karnındayken etkilemeye başlar. Gebelik dönemindeki kadına/anneye karşı uygulanan erkek şiddeti, annenin stres ve kaygısını arttırır, annenin düşük yapmasına kadar gidebilecek olumsuz sonuçlar doğurur.

Doğum sonrası dönemden itibaren babanın anneye uyguladığı şiddet, annenin çeşitli psikiyatrik bozukluklar yaşamasına yol açabilir. Yapılan bir araştırmada, şiddet görmüş kadınların % 47,6’sının depresyon, % 17,9’unun intihar riski, % 63,8’inin TSSB (Travma Sonrası Stres Bozukluğu), % 18,5’inin alkolün kötüye kullanımı, %8,9’unun da maddenin kötüye kullanımı gibi sorunları ağırlıklı olarak yaşadıkları belirtilmiştir. Annenin psikiyatrik bozuklukları, çocuğun yeterli ve gerekli ilgi ve şefkati almamasına, tıbbi gereksinimlerinin sağlanamamasına, düzenli ve besleyici öğün alamamasına, öz bakımının sağlanamamasına, okul devamlılığının bozulmasına ve olası duygusal sorunlar için uygun desteğin alınmamasına kadar gidebilmektedir.

Annenin şiddet görmesi, anne-çocuk ilişkisi üzerinde de olumsuz etkilere neden olur. Şiddet gören anne ve annenin deneyimlediği çökkünlük duyguları, çocuk tarafından da benimsenir ve içselleştirilir. Bunun sonucunda çocuk, duygusal ve fiziksel doyuma ulaşılamadığı için anneye yapışır. Diğer yandan çökkün durumdaki anneden ayrışmayı ve bireyselleşmeyi arzuladığı için suçluluk duyar. Her iki durumda da çocuk ihtiyaçları karşılan(a)madığı için anneye karşı yoğun öfke besler ve bu öfkeyle mücadele etmesi için savunma mekanizmalarını üst düzeyde kullanması gerekecektir.

Aile içi şiddetin yansımaları, baba-çocuk ilişkisi üzerinde de kendini gösterir. Normal şartlarda baba, çocuğun hayatına giren ilk üçüncü olarak çocuğun gelişiminde önemli rol oynar. Anne-çocuk arasındaki ilişkinin arasına girerek, çocuğu bireyselleşmeye, anneden ayrışabilmeye ve sağlıklı gelişmeye çağırır. Bu ideal durumda baba, güven veren ve güçlü bir figür olarak çocuğun iç dünyasında yer edinir. Bunun aksine, aile içi şiddetin var olduğu ailelerde baba, korkulacak, tehlikeli, kaygı yaratan, tutarsız ve öfkeli bir birey olarak görülür. Özellikle okul öncesi dönemde, baba ile özdeşleşmeye ihtiyaç duyan çocuk, evde şiddet uygulayan birey ile ailenin bakımını üstlenen birey imgeleri arasında gidip gelmesinden dolayı kafa karışıklığı yaşar ve güvenli bir baba-çocuk ilişkisini içselleştirmekte zorlanır.

Aile içi şiddetin anne-baba üzerinden çocuğa olan olumsuz etkilerine ek olarak, çocuğun gelişimini doğrudan sekteye uğrattığı gözlenmiştir. Aile içi şiddetin var olduğu ailelerde çocuğun özgüven eksikliği, kırılgan kendilik, değersizlik hisleri gibi kendilik problemleri, parmak emme, alt ıslatma, uyku problemleri, yoğun kaygı durumu, depresif duruma yatkınlık, davranış bozuklukları gibi psikolojik problemler, arkadaş ilişkilerinde uyumlanamama, empati eksikliği gibi sosyal problemler ve derse kendini verememe, okula gitmeye dair isteksizlik, notlarda düşüş gibi akademik problemler yaşadığı ortaya çıkmıştır.

Aile içi şiddetin çocuk üzerindeki tüm yansımaları düşünüldüğünde, çocuğun bu sorunlarla tek başına baş etmesi beklenemez. Çünkü doğası gereği büyüme sürecindeki çocuk -azalarak da olsa- anne ve babasının olumlu desteğine ve sağlam duruşlarına hep ihtiyaç duyacaktır.



× WhatsApp İletişim