Sevgi, Kıskançlık ve Haset Üçgeni

Sevgi, Kıskançlık ve Haset Üçgeni

Yakın ilişkilerde sevmeye devam edebilmek her zaman kolay olmaz. Hele de kişileri ve şeyleri paylaşmak, diğer kişiler arasında kendimize yer bulabilmek ve karşılaştığımız engellere göğüs gerebilmek söz konusu olduğunda… Sevgiyle doğru orantılı olarak kıskançlığımız da, -hüsranlarda- öfkemiz de, üzüntümüz de genellikle artar. Sevgi, kıskançlık ve haset üçgeninin kapsadıkları çok geniş: Çiftler arasında kıskançlık, iş ortamında rekabet, arkadaşlık ilişkilerinde kıskançlık ve haset, penis hasedi, meme hasedi vb. Çok dağılmamak adına bu yazıda anne, baba ve çocuklar arasında ortaya çıkan haset ve kıskançlığı ele alacağım

 

Kıskançlık ve Haset Tanımları, Farkları

  • Kıskançlık üç kişiyi içeren bir duygu iken, haset çoğunlukla iki kişiyi içerir. Örneğin birine haset etmek derken, birini başka birinden kıskanmak deriz.
  • Psikanalist Melanie Klein’a göre haset doğumdan sonra bebeğin meme ile kurduğu sevgi ve nefret ilişkisinde temellenir, kökenseldir. Kıskançlık ise gelişimsel olarak hasetten sonra gelir ve hasetin çözümlenmesinde rol oynar. Kıskançlık, “anneyi ve annesinin memesini alıkoyan babadan duyulan şüphe ve onunla girilen rekabet duygularını içerir”.
  • Kıskançlıkta, kendisinde olan bir şeyin bir başkasında da olması korkusu vardır. Hasette ise kendisinde olmayan bir şeye bir başkasının sahip olmasının öfkesi vardır. Haset daha yıkıcıdır.
  • Kıskançlıkta rekabet daha görünürdür, hasette üstün ve aşağılık hissetme ikilemi daha baskındır.
  • Haset süreç ve sonuçları bakımından kıskançlıktan çok daha yoğun bir şekilde hissedilmektedir.

Haset Sevgiyi Nasıl Etkiler?

Sıkıcı bir hayatı olduğunu düşünen bukalemun yolu bir gün hayvanat bahçesine düşer. Bizim Kafası Karışık Bukalemun hayvanlara ve insanlara bakıp şöyle düşünür: “Ne kadar küçüğüm, ne kadar yavaşım, ne kadar güçsüzüm! Keşke ben de kutup ayısı gibi büyük ve beyaz renkli olsaydım”. Ve Bukalemunun dilekleri gerçekleşmeye başlar. Her bir hayvanda gözünün kaldığı parça kendi vücudunda belirir. Ancak geçmişte sinekleri uzun diliyle yakalayabilen bukalemun, bu defa bunu başaramaz olur. “Ve keşke kendim olabilsem” der. Bu sefer de haset ettiği “sıradan” bir bukalemun olmak olur, böylece hikaye yeniden başa sarar.
Kafası Karışık Bukalemun gibi haset duyan kişi, kendisini sürekli başkalarıyla karşılaştırır ve yarıştırır. Kendi iyiliğinin ötekilerin iyiliğinin gölgesinde kaldığını düşünebilir, haset duyduğu kişinin sahip olduklarını ele geçirmek isteyebilir. Bazen eşitliğin bazen de eşitsizliğin korunmasını arzular. Haset sahip olunan iyi özellikleri görmeyi engeller; adeta dış göz başkasında kalır, iç gözse kör olur, iyi olan her şey ötekindedir. Bu algı, kendimize yatırım yapmamızı zorlaştırır ve yaratma/üretme potansiyelimizi de sekteye uğratır. Kendi kuyruğunu yiyen yılan gibi kendimize saldırmaya başlamaya, utançla içe kapanmaya neden olabilir, bu yüzden haset en çok kendimizle olan ilişkimizi olumsuz etkiler diyebiliriz.

Klein (1957) bebeğin beslenme deneyimi üzerinden haset kavramını geliştirir. Bebek için anne memesi sadece fiziksel doyum sağlayan bir kaynak değildir. Bebek memede arzuladığı her şeyin olduğunu ama annenin kendi arzusuyla ona vermediğini sanabilir. Bebeğin memeye ulaşamadığı anlarda annenin memeyi ona vermeyerek kendisini aç bıraktığını hissettiğini ve “nasıl olur da bana vermezsin” diyerek hiddetle memeyi parçalamak istediğini anlatır Klein. İşte bu anlarda beliren hayal kırıklığı, hiddet, kontrol edememenin ve bağımlı olmanın utancı hasedi oluşturur diyebiliriz. (Tabii bunlar anne-bebek gözlemleri ve psikanaliz sürecinde yeniden hayat bulan anne-bebek ilişkisi üzerinden yapılan anlamlandırmalardır.). Bebek yeterli şekilde beslenmezse, ağlamasına hiç izin verilmezse ve ebeveynlerinden biri veya ikisi de depresif bir süreçten geçiyorsa, hasedin şiddeti daha fazla olacaktır. İleride bir oyuncak, güzel bir yatak, güzel bir araba, yüksek not, daha iyi maaş, daha fit bir vücut sahibi olan anne memesinin yerini alacaktır. Çoğunlukla haset anında bu deneyime döneriz, tam da bu yüzden haset bizi sarsacaktır.

Okul öncesi veya okul dönemindeki bir çocuk, sürekli ebeveynlerine başka arkadaşlarında olanı anlatabilir, “Ama onda var, bende de olsun, siz bana zaten hiçbir şey almıyorsunuz” söylemi haset örneklerinden biridir. Bir ilişki yaşama isteğinden bağımsız olarak, kendi sevgilisi olmadığı için aslında kafası karışmış hisseden bir ergen, sevgilisi olan arkadaşlarına haset duyuyor olabilir, “O beni artık hiç sevmiyor. Benimle dün buluşmuş olabilir, diğer yakınlarına daha fazla zaman ayırıyor, artık ben de onu aramayacağım” diyebilir. Farklı nedenlerle hayalindeki aileye sahip olamayan bir yetişkin, mutlu birliktelikleri olan arkadaşlarıyla bir araya gelmekte zorlanabilir. Etrafındaki bir kişi iş yerini değiştirdiğinde, nedensiz yere kendisini kötü hissettiğini söyleyen ve “aslında ben de iş yerimi değiştirmek istiyorum” diyen biri hasetle boğuşuyor olabilir. Kant hasette “sevgi sanki alt üst olmuştur ve mutlak sevginin eksikliği, bizi sevenden nefret etme dürtüsüne dönüşmüştür” der.

Hasedi Saklamak mı Dönüştürmek mi?

Hasedin zıttı kimi kuramcılara göre şükran ve kimilerine göre şefkattir. Şükran duyulan bir ilişkide sevildiğimizi hissederiz, karşıdakine güven duyarız, bu ilişkiden keyif alırız ve ona da bu keyfi yaşatmak isteriz. Şefkatte ise hem kendimize hem de karşımızdakine karşı açık, anlayışlı ve cömert oluruz.

Biraz şükran biraz şefkat, haset hala geçmediyse korkmayın. Hem geçmesi gerektiğini kim söyledi ki?… Haset bize ne olmak ve neye sahip olmak istediğimizle ilgili bilinçdışı arzularımızı gösterir.  Haset duymak kimseyi kötü yapmaz veya kötü biri olduğunu da göstermez. Haset üzüntü ve sevinç gibi bir duygudur, yok edilmeye çalışılmamalıdır. Hasedi yaratıcılığa dönüştürmenin yollarını aramakla hoş videoyu izleyebilirsiniz.

Kitaplara göz atmak isteyebilirsiniz:
  • Kafası Karışık Bukalemun-Eric Carle (Çocuk kitabı)
  • Boşluk-Anna Llenas (Çocuk kitabı, her yaşa uygun)

Anne Baba Çocuk Üçgeninde Kıskançlık

 “Ve kıskançlık
Bu zayıflık anında, bir aşkın komasında
Kıskançlık aktığında durmaksızın damarlarımda
Sen ilacımsın, susuz yuttuğum
Bir türlü gitmeyen ne yapsam da”
(Teoman, Kıskançlık)

Ebeveynlerin birbiriyle ilişkisi çocuğa duydukları sevgi yüzünden tehlikeye girmez. Evliliklerinin kötü gitmesi ve/veya ebeveynin dışarıda kalmayı tolere edemediği durumlar istisnai durumlardır. Bir çiftin ilişkisi normal koşullar altında bebeğin gelişiyle değişir, anne-bebeğin özellikle fiziksel birliktelikleri karşısında babalar kıskançlık duyabilir ve dışarıda kalmış hissedebilirler. Keşfedileceği günü sabırla bekleyen baba, anneye bakım vererek ve çift ilişkisini hatırlatarak bu kıskançlığı dönüştürebilir.

Çocuk için mesele epey farklıdır. Anne ve babası ondan önce var olmuştur, ayrı bir geçmişleri ve ona yer olmayan bir çift ilişkileri vardır. Ebeveynlerinin düğün fotoğraflarına bakan küçük bir çocuğun “E bu fotoğraflarda ben neden yokum?..” dediğine sık sık şahit olmuşuzdur. Ve dahası bir çocuğun gözünde tüm yetişkinler onun sahip olmadığı ayrıcalıklara sahiptir, hal böyleyken kıskanmamak elde değildir. Eğer çocuk bu kıskanmaya kendini bırakamazsa duyduğu hisleri bu ebeveynine yansıtır, yani o kıskanılan olur, ebeveyni ise kıskanan… Pamuk Prenses masalını hatırlayın. Üvey annesi Pamuk Prensesin güzelliğini çok kıskanır ve her defasında “Ayna ayna söyle bana, benden daha güzeli var mı bu dünyada?” der. Pamuk Prenses ise aklından tek bir kötü düşünce dahi geçmeyen ve kıskanmayan çocuktur. Bruno Bettelheim Masallar Bize Ne Anlatır kitabında kıskançlık göstermeyen Pamuk Prenses, gözünü kıskançlık bürümüş gözüken üvey annesi arasındaki ilişkiye şöyle değinir:

“Sihirli ayna sanki bir anneden çok bir kızın sesiyle dile gelir. Küçük kız annesinin dünyanın en güzel kadını olduğunu düşünür, ayna da başlarda kraliçeye bunu söyler. Ancak kız büyüyüp de annesinden daha güzel olduğunu düşünmeye başlaması gibi ayna da sonraları şu şekilde konuşur: ‘Kızın senden bin kat daha güzel'” (Bettelheim, 1976)

Kardeş Kıskançlığı

Henüz üç yaşında bir kardeşim var
 Seni ondan bile kıskanıyorum
Kıskanıyorum, kıskanıyorum, kıskanıyorum”
(Hakkı Bulut, Seven Kıskanır)

Freud (1917) kardeşler arasındaki çatışmalar için “Bu (vahşi çatışmalar ) anne baba aşkı, ortak eşyalarve yaşam alanları içindir” der. Hayvanlar dünyasında da yaygın olan kardeşler arasındaki rekabetin temel nedeni kaynakların sınırlılığıdır. Yavrular her bir meme ucundan gelen süte erişmek için yarışırlar. Kardeşler genellikle en verimli, en çok süt salgılayan meme için de rekabet ederler. İnsanlar aleminde ise kardeşler arası rekabet ve kıskançlık sadece anne baba sevgisini değil tüm kimliğini de kaybetme korkusunu içerir. Kardeşi olan çocuk aynı zaman bu dünyada biricik olmadığı gerçeğiyle karşılaşır (Mitchell, 2012). Bu açıdan kardeş ilişkileri gelecekte kurulan sosyal ilişkilerde önemli role sahip olacaktır.

Tek çocuk olmak, kardeş kıskançlığından muaf olmaya yetmez. Hatta her çocuğun bir gün kardeş geleceğine dair düşlemleri olduğu ve kardeş geldiğinde bu düşlemleri gerçeklikte olumlu duygularla bezeme olanağını kaçırdıkları öne sürülmüştür (Klein, 1933). Kardeşi olan veya olmayan çocuklar, sınıftaki arkadaşlarıyla öğretmeninin ilgisi için de sık sık kardeş kıskançlığı yaşayabilirler.

Hansel ve Gretel, iki kardeşin birbirlerini kurtarmak için güçlerini birleştirdikleri ve başarılı oldukları masallardan bir tanesidir. Anne ve baba çiftine karşı, yalnız olmamak, suç ortağı ve oyun arkadaşı bulabilmek hayat kurtarıcıdır. Buna karşılık Külkedisi masalı kardeş rekabetinin ıstıraplı kısmını gözler önüne serer:

Yaş Farkının Kardeş Kıskançlığına Etkisi

Kardeş kıskançlığında kardeşler arasındaki yaş farkı ebeveynlerin tutumları kadar belirleyici olu. Psikanalist Marcelli’ye göre, iki kardeş arasındaki yaş ve cinsiyet birbirine n kadar yakınsa, iki çocuğun birbirinden farklılaşma gereksinimi de o kadar güçlü olur. Örneğin; bir çocuk resimle diğer çocuk resimden nefret eder, bir çocuk çalışkan ise diğer çocuk rahattır.

  • Kardeşlerin yaş farkı 14/16 aydan az olduğunda, ilişkilerinin neredeyse ikizlerde görülen bir ilişki gibi olduğunu görürüz.
  • Yaş farkı 18 ay – 4 yıl arasında olduğunda, özellikle aynı cinsiyetten kardeşler arasında ilişkilerinde rekabet ve yarışmacılık gözlemleriz. İki kardeşin cinsiyeti farklı olduğunda daha az ve eğer büyük kardeş kız ise rekabet çok daha azdır. Bu gibi kardeşliklerde iş birliği ve karşılıklı yardım öncelikli duruma geldiği gözlemlenmektedir.
  • Yaş farkı 5 yıldan fazla olduğunda, büyük kardeş her zaman tatmin edici bir duruş göstermese de küçük olan için, büyük kardeş her zaman rol model olarak alınır. Bu kardeş dinamiğinde küçük kardeşin genellikle “Benimle oyun oynamak istemiyor!” diye anne ve babasına yakındığı göze çarpar.

Sorunlu Kardeş İlişkileri

Ebeveynlerin ulaşılamaz, depresif, hiddetli, narsistik, aşırı müdahaleci oldukları veya çocuklarından birine ayrıcalıklı davrandıklarında oluşabilecek üç sıkıntılı kardeş dinamiği ortaya çıkar. Psychology Today dergisinde yayınlanan makaleye göre bu ilişkilerde çocuklar belli rollerde algılanırlar: Altın Çocuk-Kara Koyun, Olgun Çocuk-Sınırsız Çocuk, Zorba Çocuk-Susturulmuş Çoçuk.

Kardeş Kıskançlığının Varlığını Nasıl Anlayabiliriz?

1) Sözel Olmayan Davranışla İfade: Özellikle 1-3 yaş aralığındaki çocuklar çevrenin dikkatini üzerine çekmek için konuşmalarını bebekleştirebilir, beze dönebilir, veya emziğine sarılabilir. Bazen de uyku ve iştahta değişiklik, eşyalara veya başkalarına zarar verme şeklinde kendini gösterebilir.

Ne yapılabilir? Burada anne ve babalara düşen en önemli görev çocuklarının kıskanma ve rekabet duygularını fark edip, bunu onlar adına dile dökmeleri ve bunu konuşulabilir kılmalarıdır. Anne babası tarafından duygularının anlaşıldığını ve kabul edildiğini hisseden çocuk zamanla bu yöntemden vazgeçecektir.

2) Gizlenen Kıskançlık: Bazı çocuklar ebeveynlerinde olumlu duygular uyandıracaklarından, kardeşleri ile aşırı ilgilerler ve bu şekilde kıskançlık duygularını yetişkine daha az hissettirirler. Çocuğun anne baba ile bu aşırı özdeşleşimi ve bebeğe sahip olduğunu düşünme hali de yetişkinler tarafından yardım çağrısı olarak görülmelidir!

Ne yapılabilir? Çocuğun görevi yalnızca çocuk olmaktır. Yaşından fazla sorumluluk almaya çalıştığında buna sınır koymak ve “sen nasılsın, yardıma ihtiyacın var mı” diye sohbetler edilebilir.

3) Sözel İfade: Çocuk kardeşini artık istemediğini söyleyebilir, kendisinin sevilmediğinden şikayet edebilir. Anne-babanın çocuğuna kardeşe karşı ne hissedip, ne hissedemeyeceğini söylemesi (kardeşini nasıl sevmezsin gibi) çocukta suçluluk duygusu uyandırır. Yetişkin bunu istese de istemese de, çocukta bu duyguların tümü vardır.

Ne yapılabilir? Çocuklarının küçük kardeşlerine karşı öfke, nefret veya kıskançlığını hisseden ebeveynler çocuklarına bebeği sevmeme hakkına sahip olduğunu fakat ona zarar vermesine izin veremeyeceklerini anlatmalılar. Bebekken ona da kardeşi gibi nasıl bakım verdiğinizi fotoğraflara bakarak konuşabilirsiniz.

Ebeveynler Neden Kardeş Kıskançlığından Ürkerler?

Ebeveynler büyük çocuklarının hiç kıskançlık hissetmemesini umabilirler. Olası nedenler bazen anne-babada yeni gelen bebek nedeniyle suçluluk, bazen farklı ihtiyaçlardaki iki çocukla ilgilenmenin yarattığı çaresizlik, bazen kıskançlığın sevmeye engel olacağı düşüncesi, bazen de anne babanın kendi kardeşlik deneyimleridir.

Kardeş kıskançlığı anne-babalar tarafından kabul edilip taşınmazsa, çocuk bu duyguya izin verilmediğini düşünecektir, ancak bu duygu yok olmayacaktır.

Ebeveynler için en temel noktalar şöyle sıralanabilir:

  • çocuklara karşı eşit değil adil olmaya çalışmak,
  • her bir çocuğun özgün yanlarını dile getirmek,
  • abi/abla olan kişinin çocuk olduğunu unutmamak,
  • olası kavgalarda taraf tutmadan durumla ilgili yorumda bulunmak.
Kaynaklar
  • Bettelheim, B. (2020). Masallar Ne Anlatır. Sfenks Yayınları (çev. Sanem Erdem & Begüm Berkman)
  • Freud, S. (1917). Introductory lectures on psychoanalysis. WW Norton & Company.
  • Hudson, R., & Trillmich, F. (2008). Sibling competition and cooperation in mammals: challenges, developments and prospects. Behavioral Ecology and Sociobiology62(3), 299-307.
  • Kilborne. B. (2014). Utanç ve Haset. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları. (çev: Burçak Erdal)
  • Klein, M. (1933). The psycho-analysis of children. The Sociological Review25(3), 296-298.
  • Klein, M. (1957) Haset ve Şükran. Metis Yayınları (çev: Orhan Koçak & Yavuz Erten).
  • Marcelli, D. (2021). Çocuklarda Kıskançlık ve Haset: Söylence mi Gerçek mi?. Psikanaliz Defterleri 7, Yapı Kredi Yayınları, çev: Cansu Güney.
  • Mitchell, J. (2012). Kardeşler Cinsellik ve Şiddet. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
  • Parman, T. (2022) Psikanaliz Defterleri 7 – Çocuk ve Ergen Çalışmaları / Kıskançlık ve Haset. Yapı Kredi Yayınları.
  • Psychology Today makalesi https://www.psychologytoday.com/us/blog/living-emotional-intensity/202111/3-toxic-sibling-relationship-dynamics
  • Stockley, P., & Parker, G. A. (2002). Life history consequences of mammal sibling rivalry. Proceedings of the National Academy of Sciences99(20), 12932-12937.


× WhatsApp İletişim