En Baştan Baba Olmak…

En Baştan Baba Olmak…

Babalık, başlangıçta sayısız ve tarifi zor duygularla karşılanan, karmaşık ve hayat baştan aşağıya değiştiren bir deneyimdir. Babalığa geçiş, yakın zamana kadar ne kadınlar ne de erkekler tarafından incelenmiş, hatta sıkça yanlış tarif edilmiş ve yanlış anlaşılmıştır. Bu sebepten ötürü babalık, kavranması zor bir olgudur. Genel kanının aksine, babalık rolü doğumdan itibaren değil, tıpkı annelik gibi, çocuğa sahip olmayı istemekle başlarken; baba adayının çocuğuyla iletişimi de, hamilelik döneminde eşine yardımcı olmasıyla ve hayal etmesiyle başlar. Bu süreçte, yine anne gibi babanın da merak ve korku, iyimserlik ve endişe, beklenti ve isteksizlik, coşku ve tereddüt, gurur ve kendinden şüphe, güven ve belirsizlik vb. birçok zıt duyguyu aynı anda hissetmesi doğaldır.Bebeğin doğumuyla birlikte baba için de hem heyecan verici her de zorlayıcı bir dönem başlar. “Annelik” hamilelik döneminde kadının bedeninde ve zihninde şekillenmeye başlamış olsa da babanın, bebeğin doğumundan önce “babalık”la ilgili tek referansı kendi babasının çocuğu olduğudur. Bunun dışında, babalığın ince nüanslarını bebekle birlikte yavaş yavaş ögrenecektir. Yeni baba olmuş bir erkek için babalık yapmak; iş hayatına devam etmek, ev içi düzeni sağlamak, eşiyle ilişkileri korumak, bebek bakımında kısmi de olsa sorumluluk almak ve varsa daha büyük çocuklarla ilgilenmek gibi birden fazla sorumluluğun üstlenildiği, yorucu bir dönemdir. Anneler gibi babalar da tüm bu sorumlulukların gereklerini yerine getirebilmek adına kendi istek ve ihtiyaçlarından ödün vermek durumunda kalırlar. Baba-bebek İlişkisiBebekliğin ilk aylarında, baba-bebek ilişkisi anne-bebek ilişkisinden çok farklıdır. İlk zamanlarda, bebeğin babaya özel bir tepki vermemesi, babayı hayal kırıklığına uğratabilir, kendisini beceriksiz hissetmesine ya da bebekle iletişim kurma çabasını karşılıksız bir ilişki olarak değerlendirmesine neden olabilir. Babanın doğumdan hemen sonra bu sürece aktif katılımı öncelikle kendini “baba” gibi hissetmesi için vazgeçilmezdir. Temel bebek bakımına katkı sağlamak, babanın uyum sürecini hızlandırır. İlk başta, karşılıksız gibi görünen sevgi gösterileri, babanın bebeğin bakımına bebeğin altını değiştirerek, onu yıkayarak, biberon vererek katılması, onunla sözel (bebekle konuşmak) ve fiziksel (sevip okşamak) iletişim kurmasıyla karşılık bulacaktır. Zamanla bebek babasının yüzünü ve sesini ayırt edecek, dokunuşuna rahatlama ve memnuniyet belirten tepkiler verecektir. Baba bebek için ikinci anne olabilir veya olmayabilir, fakat öyle bir an gelir ki baba bebek için farklı bir rolde olduğunu hisseder. O andan itibaren, baba, kendi bütünlüğünü oluşturmaya çalışan bebek tarafından bir kılavuz olarak kullanılmaya başlar. Bu yüzden, babanın kullanılmaya başlanmasını, çocuğun kendiliğini birleştirme ve entegre olma sürecindeki ilk belirti olarak görebiliriz.– D. W. Winnicott, What About Father? (1945)  Çift İlişkisine Ebeveynlik Eklenince: Anne, Baba ve Bebek ÜçlüsüBebeğin doğumu ve anneyle çok yakın ilişki içinde olmasıyla birlikte, kadın ve erkeğin kendilerini ve birbirlerini algılayış biçimleri de değişikliğe uğrar. Hiç şüphesiz hamilelik dönemi ve ebeveyn olarak ilk aylar, bir çiftin hayatındaki en hassas ve sıkıntılı dönemdir. Aileye bebeğin gelişiyle birlikte, annenin ilgisini onun üzerine yoğunlaştırması, daha önce ilgi ve sevgi odağı olan babalar için alışılmadık bir durumdur. Babaların en çok şikâyetçi oldukları değişimlerin başında, annenin tüm ilgi ve sevgisini bebeğe yöneltmesi sonucunda babanın ilgi ve yakın ilişkiden mahrum kalması gelir. Babanın anne-bebek arasındaki bu yakın ilişkiye imrenmesi gayet doğaldır. Öte yandan, annenin farkında olarak ya da olmayarak, babayı uzakta bırakmasıyla ortaya çıkan kıskançlık, farklı ilişkisel sorunlara yol açabilir. Bazı durumlarda kendine güveni yerinde olmayan anne, bebeği devamlı yakınında tutma ihtiyacında olabilir: Aşırı sahiplenici bir tutumla bebeği başkalarından kıskanır ve sadece kendine saklamak isteyebilir; zaman zaman da yoksunluk ve kızgınlık duygularıyla babayı kendinden uzaklaştırabilir. Bu ve benzeri durumlarda, baba kendini dışlanmış, hissederek kıskançlık belirtileri gösterebilir. Kendini dışlanmış, eşini bebeğe kaybetmiş hisseden baba, duygusal ve fiziksel olarak kendini geri çekebilir. Yani, çift ilişkisinin kalitesi, baba-bebek ilişkisine yansır. Bu yüzden, annenin bebekle ilişkisinde partnerine alan açması, hem kendine hem de bebeğe fayda sağlayacaktır.Bu dönemde, bebek ve anneyle yakın ilişkisini korumak durumunda olan babaya önemli görevler düşer. Baba, “Ben bu ilişkinin dışında kaldım” demek yerine, anne-bebek arasındaki yoğun birlikteliğin doğal olduğunu, bu durumun kendisinin anne-bebek ilişkisinin dışında kalması anlamına gelmediğini bilmelidir. Kendini ne kadar dışlanmış hissetse de babanın duygusal desteği ve bunu eşine “Buradayım, seni dinliyorum”, “Yanındayım, nasıl yardım edebilirim?” şeklinde ifade etmesi, eşiyle ilişkisini yakından takip etmesi ve olumsuz durumlarda doğrudan konuşma çabası, olumsuz tepkilerin altında yatan duyguların açığa çıkmasına ve büyük ölçüde yatışmasına yardımcı olabilir. Babalığın Göz Ardı Edilen Duygusal TarafıÇocuklarıyla ilişki kurmaya başlamak için onun büyümesini bekleyen pek çok iyi eğitimli baba tanıdım. Oysaki babanın, anne üzerinden bebeğe ulaşmasının ve erken dönemde bakma destek vermesinin sonraki yıllar için çok önemli bir kaynak oluşturduğunu biliyoruz. Bu yüzden hamilelik, doğum, bebeklik süreçlerinin sadece anne ve bebek arasında olup bittiği gibi geleneksel söylem ve inançlardan hızla vazgeçmeliyiz.Babanın aile içindeki asıl görevi, geleneksel inanışlara karşın, çok daha farklı, önemli ve duygusaldır. Babanın aile içindeki en önemli görevlerinden biri, dış dünyanın temsilcisi olmaktır. İyi ve yakın ilişki üzerine oturtulmuş baba kuralıyla yüzleşen çocuklar dış dünyada daha uyumlu ve güven hissi içinde olurlar.Aynı zamanda, yine geleneksel inanış nedeniyle babalar, çocuklanın hayatlarındaki duygusal önemlerini unutarak, onların maddi ihtiyaçlarını temin etmek ve onlara parayla ulaşılabilecek en iyi okulu, sağlık hizmetlerini, evi, oyuncağı sağlamak gibi, farklı ve sembolik biçimlerde sevgilerini gösterme eğiliminde olabilirler. “Çocuklarım için çalışıyorum.” Bu cümleyi gününün giderek büyüyen bir bölümünü işine adayan birçok babadan duyuyorum. Kendinizi bu cümleyi söylerken buluyorsanız, bunun sizin mücadele kaçağınız olup olmadığını düşünmekte fayda görüyorum. Günün sonunda, kendinize şu soruyu sorun: Çocuklarım, yetişkin olduklarında, onlar için biriktirdiğim menkul ya da gayrimenkullerle mutluluğu yakalayabilirler mi, yoksa babalarıyla mesafeli geçmiş bir çocukluğun hesabını mı sorarlar?”


Not: Bu yazı “En Baştan – Ebeveyn Olma Yolculuğu” kitabındaki “Baba Olmak” bölümünden derlenmiştir.



× WhatsApp İletişim