Bebeğim Neden Her Gece Aynı Saatte Ağlıyor?

Bebeğim Neden Her Gece Aynı Saatte Ağlıyor?

‘’Ebeveyn omzuna damlayan her bir yaş, şifa demektir’’ – Aletha Solter

Yaklaşık altı ay önce aynı zamanda çok değerli bir meslektaşım olan bir doğum psikoterapisi danışanımın doğumuna girdim. Doğumdan birkaç hafta sonra danışanım, gün içerisinde son derece mutlu ve huzurlu olan bebeğinin her gece aynı saatte, iki saat boyunca sebepsiz yere, kontrolsüzce ağladığını ve buna anlam veremediklerini anlattı. Benimle konuşana kadar kendi kendine yapbozun parçalarını birleştirmişti bile…

Bebeği her gece saat kaçta ağlamaya başlıyordu? Doğum sırasında danışanımın en çok ağrı çektiği ve ağrı kesici talep ettiği saatte! Ve—bu hikayede bence en şaşkınlık veren şey—danışanım bunu fark ettikten sadece birkaç gün sonra bu gece ağlama krizlerinin sona ermesiydi. Peki danışanım ne yaptı da bu ağlamalar durdu?

Öncelikle, danışanım bilinçliydi. Bebeğinin hem anne karnında hem de doğum sırasında fiziksel ve duygusal olarak bir şeyler hissedebildiğini biliyordu. Hepimiz doğumun anneler için zor olduğunu biliyoruz. Peki ya bebek için? Bebek tüm hayatı boyunca bildiği tek evden olağanüstü koşullar altında ayrılırken, aynı zamanda büyük bir baskı altında dar bir alandan geçmek zorunda. Genelde anneler, kendileri çok yoğun bir doğum deneyimi yaşadıkları için, doğmakta olan veya yeni doğmuş bebekleri için yeterince ‘anda’ olamayabilirler. Doğum destekçileri ise anneye yoğunlaştıkları için, bebek doğana kadar onun yaşadıklarını düşünmüyor olabilirler.

Danışanımın ikinci yaptığı şey, bebeği ile tamamen ‘anda’ olmasıydı. Tüm mevcudiyeti ile, bebeğinin ona ne anlatmaya çalıştığını dinlemeye hazır olmasıydı. Bir bebek neden ağlar? İhtiyaçlarını sözel olarak ifade etmek imkansız olduğu için, kendisini ancak ağlayarak ifade edebilir. Aç olabilir, altını ıslatmış olabilir, duygusal bir ihtiyacı olabilir, annesi ile temas ihtiyacı olabilir… Bunlara eklememiz gereken çok önemli bir şey daha var: Kendi bedeninde daha rahat hissetmek için neye ihtiyaç duyduğuna dair net sinyaller veriyor olabilir. Doğumdan önce veya doğum sırasında yaşadığı zorlukları anlatmaya çalışıyor olabilir. Bebek terapisinin duayenlerinden Karlton Terry’e göre, bebekler Bebek Beden Dili (BBL™) aracılığıyla ebeveynlerine sinyaller verirler.

Bebek Beden Dili, doğum öncesi ya da doğum sırasındaki belli başlı stresli olaylarla açıkça ilişkili olan meselelerin dışavurumudur. Birçok bebek, doğumdan sonra haftalarca, aylarca ve hatta daha uzun süre “sebepsiz yere” ağlar (ya da bu bebeklere ‘kolik’ denir). Bu ağlamayı Karlton Terry “hafıza ağlaması” olarak adlandırır, çoğunlukla doğumunun çözülememiş (ve örtük belleğe işlemiş) fiziksel ve duygusal acılarından kaynaklandığını öne sürer.

Bir yetişkin başından geçenler nedeniyle ağlamaya başladığında, onu durdurmaya çalışmayız. Eğer hikayesini anlatmak istiyorsa, ihtiyacı oldukça onu dinleriz. Acısını, kişisel kayıplarını, nerede ve nasıl acı çektiğini, neler yaşadığının detaylarını ve hayatına nasıl etki ettiğini dinleriz. Bebek Beden Dili de bebeklerin hikayelerini anlatmalarının yoluysa, belki de bebekleri de aynı şekilde bilinçli olarak dinleyebiliriz.

Bebekler hikayelerini anlatırken sözlü dil ile açıklama yapamayacak kadar küçüktürler. Bir bebeğin sahip olduğu tek iletişim şekli, ağlamak ve küçük bedenini hareket ettirmektir. Bebekler, sadece ihtiyaçları olduğunda değil, aynı zamanda örtük beden hafızalarında bazı acı veren hatıraları olduğunda da ağlarlar. Ancak bebekler acı hatıralarından dolayı ağladıklarında, zaman zaman yetişkinler için dinlemek zorlaşabilir. Ebeveynler ve hatta bebek terapistleri, bir bebek “çok uzun” ağladığında doğal olarak zorlanabilir, tetiklenebilir ve bir an önce durmasını isteyebilirler. Yetişkinler, bebekleri ağladığında haklı olarak kaygılandıkları için, bir an önce bebeğin susması için çabalamaya başlayabilirler. Üzerine düşünmeye değer bir konu… Acaba bebeğin bir an önce susmasını dilemek, kimin ihtiyacıdır; bebeğin mi, ebeveynin mi? Ağlayan bir bebeği hemen susturmaya çalışmak, belki de bebeğe biraz haksızlık etmek olur. Ebeveynler kendileri desteklenmiş hissettiklerinde ve sakin kalabildiklerinde, bebeklerini gerçek anlamda dinlemeye ve duymaya hazır olabilirler.

Karlton Terry’e göre, bebeklerin hareketlerinin hiçbirinin aslında rastgele değildir.  Bebekler bedensel hareketleri bilinçli olarak yapmazlar: ” Biraz sıkıldım, hızlı bir sekiz figürü şeklinde sağ kolumu döndüreceğim ve ardından başıma dokunacağım.” Bebeklerin hareketleri istemsizdir, yani bebek önceden hareketi tasarlamaz ve planlı bir hareket yapmaz. Ancak bu hareketler kasıtlı olmasalar da aslında bir şey ifade ederler. Bebeğin beden dili, bir hikâye anlatan ifadelerdir.

Size neredeyse tüm bebeklerin öyle ya da böyle yaptığı bir şeyden bahsedeyim. Küçük bebekler sırtüstü yatarken, daha büyük bebekler otururken ve hatta küçük çocuklar bile bunu yaparlar. Bazen bebeğin kafası biraz kızarır. Gözlerindeki bakış dışarıdan içeriye doğru yönelir. Bu, bebeğin içsel bir deneyim yaşadığı veya örtük hafızanın aktif olduğu sinyalini verir. Çevreye bakmak yerine, içsel bir deneyime odaklanır. Bir veya her iki kol birden hızla sallanır ve sonra ellerinden biri veya her ikisi de şakak veya gözlerin etrafına gelir ve bebek, cildinin altında bir kaşıntıyla başa çıkmaya çalışıyormuş gibi başını sağa sola hareket ettirir. Bu hareketlerin çoğu biraz sarsıntılıdır ve bazı ebeveynler bebeğin bir gözünü veya cildini çizerek kendine zarar vermesinden endişelenirler. Bu durumu gözlemleyen çoğu ebeveyn “Bebek yorgun, gözlerini ovuyor” düşüncesinde olurlar.

Doğum kanalından geçebilmek için başını çevirmesi gereken tek memeli canlı, biz insanlarız. Bebekler küçük başlarını çevirdiklerinde, şakak kemikleri, göz çevresi kemikleri, burunları (altta yatan sfenoid ve etmoid kemiklere bastırarak) annelerinin çıkıntılı çift kemik bölgesi olan lumbosakral promontory ya da “LSP” alanını aşmak zorundadır. Bu doğumun en acı veren aşamalarından biridir ve genellikle annelerin en çok ağrı kesiciye ihtiyaç duydukları zamandır. Bir de bebeğin nasıl hissettiğini hayal edin! Doğumun dönme aşaması, annenin LSP kemiklerinin bebeğin şakak kemiğine bastırdığı noktada başlar. Bebek başını çevirdiği anda yüzü LSP’yi şakaklarından, göz çevrelerinden, burunlarından geçerek genellikle aynı zamanda aşağı inerek elmacık kemiği üzerinden geçer.

Peki, bu gözleri, göz çevresi, şakakları ve elmacık kemikleri üzerinde elini ovuşturarak önünüzde oturan bebeğiniz için ne anlama geliyor? Bu, bebeğinizin doğumuyla ilgili size bir şeyler anlatmaya çalıştığı anlamına geliyor olabilir. Doğum sırasında tam da bu noktada sıkışma etkisini hala hissedebildiğini anlatmaya çalışıyor olabilir.

Danışanıma dönelim… Peki danışanım başka ne yaptı? Sabırla bebeğini dinlemek için çabaladı. Onun doğum sırasında zorlanabilmiş olduğunu anladı. Ve bebeği ile empati kurdu… Onun yaşamış olabileceği şeylere ayna tuttu. Bebeği ile, özellikle o uyurken, bol bol konuştu. Ve onu koynunda yumuşattı. “Evet, doğum sırasında bu saatlerde çok zorlandın. Biliyor musun, tam o sırada ben de zorlanmıştım. O süreci beraber atlattık ve şimdi kavuştuk. Yeni geldiğin dünya çok farklı bir yer… Ama her zorluğu beraber yenebiliriz. Bugünü başarıyla bitirdin, seni tebrik ediyorum. Seninle gurur duyuyoruz. Yarın yeni bir gün ve yeni bir günün bize getirecekleri için çok heyecanlıyım. Seni çok seviyorum.”

Bebeklere sabırla, yaşadıkları ile empati kurarak doğal vücut hareketlerini ifade etmelerine yardımcı olabiliriz. Bebek Beden Dili ile bağlantılı duygusal ihtiyaçları anlayıp paylaşabilirsek, onlarla daha doğru bir şekilde empati kurabiliriz. Bebeklerin bizimle iletişim kurduğu seviyede tüm beden ve ruhumuzla mevcutsak, bebekler anlaşıldıklarını hisseder ve zamanla ‘rastgele’ hareketler ve ağlamalar azalır.

“Doğumun kendisi travmatik değildir, ancak her doğumun bazı anları travmatik olabilir” der Karlton Terry. Bebeklerin hikayelerini anlatmaya hakları ve ihtiyaçları vardır. Bebekler zorlandıkları yerlerin anlayış ve şefkat ile tam nerede ve nasıl çözümlenmeye ihtiyacı olduğunu bize anlatabiliyorlar. Bizim de görevimiz onları duymak, alan açmak ve tüm mevcudiyedimiz ile anda kalarak zorlanmalarına tanıklık etmek belki de. Ebeveynleri tarafından sonunda anlaşılan bebekler, yaşadıkları sıkışmışlığı serbest bırakabilirler. Ebeveynler de bebeklerini daha derin bir şekilde görebilir ve kaçınılmaz olarak birbirlerine daha da derin bir aşkla bağlanabilirler…

Uzman Psikolog

Hamile ve Doğum Psikoterapisti

Lal Koyuncu



× WhatsApp İletişim