Ayrılık ve Bağlılık Köprüsü

Ayrılık ve Bağlılık Köprüsü

“Kıldan ince, kılıçtan keskin;
Ayrılık, aramızda bir köprü.
Seninle diz dize otururken de.” 1
Ran, 1960

Nazım Hikmet, “Ayrılık” şiirinde ayrılığı bir ‘köprü’ olarak tanımlar. Bu köprü, öyle bir köprüdür ki geçilmesi zordur ve uzakta değil diz dizeyken de varlığını sürdürür. Bir anlamda ayrılık, fiziksel mesafeden bağımsızdır ve adeta bir bağ görevi görür.

Peki, diz dizeyken de aramızda ayrılık olabilir mi ya da ayrılık köprüsünün herhangi bir noktasında dururken de bağ devam edebilir mi?

Bu soru bizi en temel ayrılığa götürüyor; bebeğin anneden ayrılmasına…

Ayrılık için de önce bağlanma gerekir elbette…

Sevdiğiniz birinden, hatta bir yerden ayrıldığınızda, sosyal ilişkilerde incindiğinizde ve herhangi bir kişiyi veya bir durumu tehdit olarak algıladığınızda hiç benzer tepkiler verdiğinizi düşündünüz mü? Belki sizleri şaşırtacak ama çoğumuzun az önce bahsettiğim farklı durumlarda verdiği tepkiler birbirine benzer. Peki bu tepkilerin oluşmaya başladığı bir dönem var mıdır? Varsa ne zaman ve neye göre oluşur?


Bağlanma teorisinin temelini atan isim olan John Bowlby’e göre çocuklar, başkalarına bağlanmaya hazır olarak dünyaya gelirler. Çünkü kuracakları bu bağ, onların hayatta kalmalarını sağlayacaktır. Bağlanma, erken dönemde anne-bebek birbiriyle etkileşime geçtikçe zamanla oluşur. Erken dönemde bağlanma açısından şanssız deneyimleri olan bir anne-bebek ikilisi ve/veya bebekliğinde şanssız deneyimler yaşamış bir anne, başlarda zorlansa da bu şanssızlığından üstesinden gelebilir ve daha sonraki dönemlerde çeşitli yollarla aralarında güvenli bir bağ oluşturma fırsatını yakalayabilirler. Hastalık, doğum sonrası depresyon ya da diğer hayat olayları nedeniyle bebeğiyle ilişkisi sekteye uğramış anneler için, onarım, hiçbir zaman imkânsız değildir. Önemli olan, annenin içinde bulunduğu durumu fark edebilmesi, eşinden/çocuğunun babasından ve çevreden aldığı destekle, güvenli ve istikrarlı bir ilişki kurma arzusu taşımasıdır. Bebekler, genel inancın aksine, iyileşmeye ve telafiye açıktırlar. Ebeveynin iyileştirme çabaları, hızla cevap bulabilir ve bebekler, güçlü bağlar kurma yolunda ilerleyebilirler.

Yetişkinlerin her türlü ilişkinin kaynağını yaşamın erken döneminde kurduğu bağlanma biçiminden aldığı düşüncesi hepimizi biraz endişelendirebilir. Son dönemde genç ebeveynlerin özellikle “Bebeğim sizce güvenli bağlanmış mı?” sorusunu sorduklarına sıkça rastlıyorum. Bu, çok kaygı uyandırıp takıntılı bir şekilde ebeveynin aklını meşgul etmedikçe oldukça sağlıklı bir merak. Çünkü bu merak, ebeveyni doğru bilgiye ulaştıracak ve bebeğin ileri yıllardaki ilişkileri ve sorun çözme becerileri için önemli kaynakların oluşmasına yardım edecektir. Her bebeğin annesine (birincil bakım verene) bağlanmak üzere bir mekanizmaya sahip olarak doğduğu unutulmamalıdır. Bebek nasıl doğar doğmaz memeyi arar, bulur ve emebilirse bakım almak için, korunmak için, gerginlikten kurtulmak için de içgüdüsel olarak bakım verenine yaklaşmak ve bağlanmak ister. Buradaki kopma veyahut bozulma, annenin bu ihtiyaca yeterli ve düzenli cevap veremediği durumlarda meydana gelir.

Peki sizin bağlanma modeliniz neydi? Geri dönüp baktığınızda kaygılı ya da güvensiz bağlanmışsanız, bebeğinizin güvenli bağlanmasını sağlama şansınız var mı?

Öncelikle unutmayalım, yaşam her zaman onarım fırsatlarıyla doludur. Bebeğinizle bugüne kadar gerçekleştiremediğinizi düşündüğünüz güvenli bağlanmayı, durumu fark edip değiştirmeye niyet ettiğiniz anda gerçekleştirme umudu doğmuş demektir. Sizin ise kendi annenizle bağlanma şeklinizi anlamaya çalışmanız, kendi yolculuğunuzun en kıymetli adımı olacaktır. Geçmişte olan biten her şeyi anlayarak ve anlamlandırarak kendi öykünüzü yeniden yazabilirsiniz. İnsan evladı, sözcüklerin şifasına sahiptir. Öykünüzü fark etmek ve kelimelere dökmek başlı başına iyileştiricidir. Bugünün geçmişle bağını tanımladığınızda artık öykünüz ve bugünkü ilişkilerinizin döngüsü değişmiş demektir diyebiliriz.

Geçmişte olanlar hiç kimsenin suçu değildir. Öyle olsa dahi, bir suçlu aramak kimseyi ileriye götürmez. Bugün bir yetişkin olarak içinizdeki küçüğe bakıp, onarabilecek kaynaklara zaten sahipsiniz. Sizi zorlayan şeyler, bir o kadar da zenginleştirmiş de olabilir.

Bebeğinizin güvenli bağlanmasını destekleyecek noktalar ;

Güvenli bağlanma bir günde oluşacak bir durum değildir. Bu süreç, bebek ve anne arasında devam eden bir beraberlikle gelişir. Zamanla ağlamaları anlamlandırmanız, işaretleri yorumlamanız ve bebeğinizin ihtiyaçlarını karşılamanız daha kolaylaşacaktır. Birbirinizi tanırken sabırlı olmaya çalışın.

  • Özellikle ilk aylarda, bebeğinizin hayatında sabit bakım verenler olmalıdır. Bebekler annelerinden ya da kendilerine birincil bakım verenlerden uzun süre ayrı kalmamalıdır.
  • Bebeğe sizin dışınızda bakım veren kişilerin sürekli değişmemesine özen gösterin.
  • Ayrılma ve kavuşma anlarının öneminin farkında olun. Herhangi bir nedenden dolayı bebeğinizden uzun süre ayrı kalmanızı gerektiren durumlarda onu önceden hazırlayın. Örneğin, işe giderken, “Anne/Baba şimdi işe gidiyor, anneanne (ya da bakım veren her kimse) seninle birlikte olacak ve sana çok iyi bakacak” diyerek ona bu durumu açıklayın. Ne zaman döneceğinizi, onun hayatındaki olayları referans vererek (“Sen uyanıp mamanı yedikten sonra eve gelmiş olacağım” gibi) belirtin. Eve döndüğünüzde ise coşkulu bir kavuşmanın ardından, belirli bir zamanı onunla geçirmeye gayret edin. Ayrılma ve kavuşma anlarını ritüel haline getirin.
  • Babalar, sizler de bebeğinize birebir bakım vererek, onu besleyerek ve birlikte oyun oynayarak, bebeğinizle aranızdaki bağı güçlendirin.
  • Bebeğinizle fiziksel temas içeren oyunlar (gıdıklama, ce-e) oynayın ya da ona masaj yapın.
  • Bebeğinizle sık sık göz teması kurun.
  • Bebeğinizin hoşuna giden dokunuşları keşfetmeye çalışın.

Bunları Biliyor Muydunuz?

  1. Yetişkinlerin yaklaşık %25-30’unun hayatlarının farklı noktalarında bağlanma tarzında bir değişiklik olduğunu bildiriyor.
  2. Bağlanma stilleri siyah beyaz kadar net değildir, bir spektrum olarak görülmelidir. Güvenli bağlanmış bir birey ilişkilerinde arada kaçınma eğilimleri gösterebilir
  3. Kaygılı veya kaçınan bir bağlanma stiline sahip olmak, her zaman bir bakıcıyla olan güvensiz bir bağlanmadan gelmez. Temel bakım veren dışındaki diğer insanların istismarı, zorbalıkları, göçmenlikle ilgili çocukluk deneyimleri, beyazların merkezde olduğu bir dünyada farklı ten renginde bir insan olarak büyümek bağlanma tarzını etkiler.
  4. Birinin erken dönemdeki bağlanma stili hep aynı kalacak diye bir şey yoktur. Ayrıca, kişinin tüm ilişkilerinde tek bir bağlanma stili geçerli değildir. Kişi farklı kişilere farklı bağlanma stilleri geliştirebilir.

Feriha Dildar
Uzman Psikolojik Danışman


1 Nazım Hikmet Ran, Son Şiirleri (1959-1963): Şiirler 7 (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2006), 56.


Referanslar

Devecigil, Nilüfer. Işığın Yolu: Bir Bağlanma Hikayesi. İstanbul: Doğan Kitap, 2017.
Dildar, Feriha. En Baştan: Ebeveyn Olma Yolculuğu. 3. bs. İstanbul: Doğan Kitap, 2021.
Ran, Nazım Hikmet. Son Şiirleri (1959-1963): Şiirler 7. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2006.



× WhatsApp İletişim