
30 Eyl 2025 Çocuklara Söylenen Sözler Neden Bu Kadar Etkili?
“Sen çok dikkatlisin…. Hep dağınıksın… Çok güzelsin/yakışıklısın… Biraz kilolusun… Çok olgunsun… Çok yaramazsın…Çok başarılısın… Çok tembelsin….”
Anne babaların ağızlarından bazen fark etmeden çıkan bu küçük Bu cümleler, kritik anlarda ya da tekrarlandığında çocukların zihninde uzun yıllar kalabiliyor. Çocuk, bu sözleri yalnızca bir anlık yorum olarak değil, kimliğinin bir parçası olarak içselleştirebiliyor.
Ebeveyn-Çocuk İlişkisinde Mesajlar: Mesajınız Sabitlenmiştir
Çocuklar da tıpkı yetişkinler gibi, yeni bir ortamda kendilerine dair ilk aldıkları mesajlara sıkı sıkıya tutunur. Büyürken uzun bir süre en yakınlarımız aile üyeleri olduğu için bir ebeveyn “Çok dikkatlisin.” ya da “Hep dağınıksın.” şeklindeki sözleri, çocuğun benliğinin merkezine yerleşebilir.
Sonraki deneyimler bu etiketleri geçersiz kılsa bile, çocuk kendini hâlâ o ilk yargılar üzerinden değerlendirmeye devam edebilir. Geçmişte “başarısızsın” mesajını tekrar tekrar duyan, başarısı üzerinden değerlendirilen ve/veya karşılaştırılan bir çocuk için değişim zorlu olacaktır. Başarılı bir performans gösterse bile, geçmişte tekrarlı şekilde “başarısızsın” mesajını içselleştiren bir çocuk bunu şansa veya dışsal koşullara bağlayabilir. Benzer şekilde ‘dağınık’, ‘kilolu, ‘tembel’ gibi sıfatlar da aynı kalıcı etkiyi yaratabilir.
Sizlere Birkaç Soru
- Kendinizi 5 kelimeyle tanımlayacak olsanız bunlar neler olurdu?
- Bu 5 kelime, ebeveynleriniz size önemli diye öğrettikleriyle ilgili mi?
- Çocukken size hangi sözler söylendi ve sizde nasıl bir iz bıraktı?
- Bugün kendi çocuğunuza hangi sözleri söylüyor, hangi etiketleri farkında olmadan yüklüyorsunuz?
- Onu, kendisini geliştirmeye açık tutacak sözlerle mi, yoksa tek bir kimliğe sıkıştıracak sözlerle mi karşılıyorsunuz?
Ebeveynlerin Atıfları Çocukların Benlik Algısını Nasıl Etkiler?
Çocukların kendilerini tanımlama şekilleri, anne ve babanın atıflarıyla derinden ilişkilidir. Bu atıflar anne karnındayken başlayabilir. İsim koyma sürecinde sıklıkla atıflar belirginleşir. Sonrasında normal koşullar altında, söylenilen tek bir cümle, sözcük tek başına çocuğun benlik algısını belirlemez. Öne çıkan belirleyiciler ebeveyn tutumları (sabırlı, yargılayıcı, destekleyici vb. ), tekrarlayıcı söylemler ve bakışlar, verilen geri bildirimler (Sonuç odaklılık/çabayı da takdir etme), denemeye ve hataya tahammül kapasitesidir.
Çocuklar ve ergenler benlik algılarını kimi zaman güzellik, kimi zaman başarı, kimi zaman uyumluluk üzerinden kurabilirler. “Çok güzelsin/Saçların ne güzel/Biraz kilo mu versen” gibi söylemler duyan bir çocuk kendini bedeni üzerinden tanımlamayı öğrenirken, “çok başarılısın/çok tembelsin”i sık sık duyan bir çocuk başarının hayattaki en önemli kriter olduğunu düşünme eğiliminde olacaktır.
Üstelik bu kalıcı algılar yalnızca çocuklukla sınırlı kalmaz. Çocuk ebeveynden aldığı “yetersizim” ya da “değerliyim” mesajını ilerleyen yıllarda öğretmenleriyle, arkadaşlarıyla ve romantik ilişkilerinde de yeniden deneyimleyebilir.
Dizilerden Bir Örnek
Nahid Sırrı Örik’in romanından uyarlanan Kıskanmak dizisinde Seniha kilolu ve zeki bir kız olarak anlatılır. Babası tarafından sevilen ancak annesi tarafından beğenilmeyen bir utanç kaynağıdır, çünkü annesi gibi güzel değildir. Seniha özenip bezenip giyinir, annesine hazırladığı hediyeyi verir ama yakışıklı ağabeyi gelince hediyesi de kendi gibi kenara atılır: “Tam benim oğluma yaraşır bir hediye, benim güzel oğlum”.
Seniha yıllar sonra annesine hasta yatağında şunları şöyler: “Malum ya güzellik senin için çok önemli anne. Sırf güzel değilim diye, şişmanım diye, dişlerim çarpık diye, nefret ettin benden, dışladın beni. İşin kötü tarafı ne biliyor musun ben de buna inandım. Sonra aradan zaman geçti, büyüdüm, zayıfladım, dişlerim düzeldi, ama hiçbir şey değişmedi. Hani insanlar beni gördüğünde “ucube” diyorlar ya ruhum o benim anne, ruhumu görüyorlar çünkü, ruhum ucube”
Sadece ‘Yanlış Düşünüyorsun’ Demek Yetmez
Kişinin kendine dair daha esnek ve gerçekçi bir bakış geliştirebilmesi için, farklı deneyimlerin ve farklı sıfatların desteklenmesi ve ilişki içinde yeni anlamların kurulması gerekir.
Bu noktada, “Bu inanç nasıl yerleşti? Hangi yaradan beslendi?” sorularını sormak önemlidir. Bazen bu süreç profesyonel destekle, yani terapiyle mümkün olur. Çünkü yarayı fark etmeden ve ona nefes aldırmadan değişim gerçekleşmez.
Meraklısına: Bilimsel Dayanaklar
Psikoloji alanında yapılan birçok çalışma, ilk izlenimlerin ve ilk geri bildirimlerin düşündüğümüzden çok daha kalıcı olduğunu göstermiştir:
- 1975 – Stanford Üniversitesi: Katılımcılara sahte geri bildirimler verildi. Kimine “çok başarılısın”, kimine “başarısızsın” denildi. Sonradan bunun rastgele olduğu açıklansa bile, insanlar kendilerini hâlâ başarılı ya da başarısız olarak gördüler (Ross, Lepper & Hubbard, 1975).
- 1979 – Jennings, Lepper & Ross: Öğrenciler, arkadaşlarını kan bağışına ikna etmeye çalıştı. Sahte geri bildirimler alan katılımcılar, bunun kurgu olduğunu öğrendikten sonra bile kendilerini “iyi bir ikna edici” ya da “başarısız” olarak görmeye devam ettiler.
- 1980 – Anderson, Lepper & Ross: Katılımcılara risk almak ile itfaiyecilik başarısı arasında sahte bir ilişki sunuldu. Bu bilginin doğru olmadığı söylense bile, insanlar bu ilişkiye inanmaya devam ettiler.

Uzman Klinik Psikolog
Bireysel çalışmalarını çocuklarla, ergenlerle ve yetişkinlerle yürütmektedir. Anne ve babalara danışmanlık vermektedir.