Şiddetin Yıkıcılığına Karşı, Hayatın ve Umudun Yapıcılığı

Şiddetin Yıkıcılığına Karşı, Hayatın ve Umudun Yapıcılığı

Maalesef ülkemizde bir süredir terör olaylarına tanıklık etmekteyiz. Terör olaylarının etkisi tıpkı suya atılan bir taşın etrafında oluşan halkalar gibi toplumun farklı katmanlarını farklı şekilde etkilemekte. Şüphesiz çocuklar ve gençler de etki halkalarının içinde yer almakta.

Bu koşullar, bireyler üzerinde, ailelerde ciddi anlamda kaygıların artmasına, güvenlik duygularının sarsılmasına yol açmaktadır. Çocukların güvenliğini sağlama, onlara anlayabilecekleri şekilde bilgi aktarma veya korku uyandıran söylemler karşısında takınılacak tutumlarla ilgili olarak ebeveynler haklı olarak bir destek ihtiyacı hissetmekteler.

Şüphesiz savaş ve terör çocuklarla, gençlerle konuşulması kolay olmayan konulardır. Yetişkinleri de saran korku ve çaresizlik çocuklara yardım edebilmeyi güçleştirebilir. Korku hali, son derece somut ve haklı gerekçelere dayalı olsa da, hayatın devamlılığı da bir gerçektir. Önemli bir gerçek de şudur ki; anne babalar, gerek kendileri gerekse çocukları için makul önlemleri almanın dışında, yüzde yüz tehlikeleri önleme konusunda hiçbir zaman tam muktedir değildir. Makul önlemler böyle bir ortamda neler olabilir? Bunun net bir cevabı var mıdır? Bu kadar bilgi kirliliğinin yaygın olduğu, her dakika sosyal medyadan yeni tehlike alarmlarının verildiği bir ortamda insanlar neye güveneceklerini şaşırmış halde olsalar da, zaman içinde artık aşağı yukarı neyin olası, neyin abartma olduğu fark edilebilmektedir. Anne baba olmanın getirdiği iç sese, sağduyuya sahip olmak belki de en makul uyarıcımız olabilir.

İnsanoğlunu en güçlü yapan şey, onun adaptasyon yeteneğidir. Kuşkusuz herkes kendi hayat hikayesi içinde çok zor safhalardan geçmiştir. Ve geriye dönüp baktığında “nasıl dayanmışım ve üstesinden gelmişim” diye kendi gücüne hayret etmiştir. Bu, insan gücünün hayran olunacak taraflarından biridir. Herkesin kendi hikayesinde veya aile hikayesinde zor dönemden geçmeye dair anıları vardır. İnsanın bazen mevcut zorluklarla baş etmesinde bu bilgiler, yetenekler son derece yardımcıdır. Yetişkin olarak herkesin öncelikle bu yaşamsal enerjiyi yüksek tutmak gibi bir çabası olmalıdır. Anne babanın öncelikle içindeki bu güce, yaşamsal enerjiye temas etmesi, çocuğuna yapacağı ilk yardımdır. Çünkü çocukların hayatı yorumlamasında birincil etki, anne babanın projeksiyonlarıdır.

Diğer üzerinde durulması gereken husus; insan, diğer insanlarla paylaştıkça güçlenen ve kendini güvende hisseden sosyal bir varlıktır. Aile bireylerine, arkadaşlara belki her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. İnsanların birbirine tutunması, sarılması, paylaşması, keyifli vakit geçirmesi içsel gücü, yaşamsal enerjiyi ve umudu yükseltmek için birebirdir. Maalesef son zamanlarda artan kutuplaşmalar, fikir ayrılıkları insanların birbirine karşı daha şüpheci ve tahammülsüz olmalarına yol açmış olsa da, insan yaşamının devamlılığı, insanın insanca yaşaması gibi temel /varoluşsal bir konu çevresinde, insanların ortak müştereklerde buluşmaya niyetlenmesi, yakınlaşarak güçlenmesi temel bir ihtiyaçtır. Yetişkinin kendini güçlendirmesi demek; çocuğu için daha sağlıklı ortam yaratmasına, kararlar almasına yol açar.

Ergenler

Terör, adı üstünde, ergenler üzerinde de yüksek düzeyde olumsuz etkiler bırakır. Ergenler, böyle zamanlarda oldukça kaygılı hale gelebilirler çünkü aslında bu dönem onların ailelerinin koruyucu kollarından ayrılıp kendilerini gerçekleştirmek üzere dış dünyaya açıldıkları bir zamandır. Her ne kadar bunu gizlemeye çalışsalar da dış dünya hem oldukça çekici hem de korkutucu bir yerdir zaten. Bir de terör gibi baş edilmesi zor bir gerçeklik dayatınca zaten gelişmemiş olan güvenlik duyguları çok temel bir yerden sarsılabilir. Ergenlerin böylesi zor durumlarla baş etme yetileri, aileleri tarafından destek verilerek, bilgilendirilerek ve baş etme yolları aktarılarak artırılabilir. Elbette ki bu durumda ebeveynin kaygısı gençleri negatif yönde etkiler. Ya bu kaygıyla özdeşleşip durumun gerektirdiğinden de fazla önlem almaya ya da karşı tepki geliştirip böyle bir tehlike yokmuş gibi davranmaya kalkabilirler. Ebeveynin aşırı duygusal reaksiyonu gencin yardım istemesini ve olayla ilgili konuşmasını engelleyebilir

Unutulmamalıdır ki gençlerin terör karşısındaki kaygılı duruma vereceği semptomlar olayın hemen akabinde değil, aylar sonra da ortaya çıkabilir. Onun olaya karşı kayıtsız görünmesi, bu olaydan hiç etkilenmediği anlamı taşımaz. Anne-babalar, durumla nasıl baş edilebileceğine dair gerçekçi önerilerde bulunmalıdır. Örneğin, tehlikeli olabilecek bölgelerden kaçınmasını ama mümkün olduğunca günlük faaliyetlerini normal bir biçimde sürdürmeye çalışmasını öğütlemek gerekir. Durumun aile içinde konuşulması, anlamlandırılması, duygusal tepkilerin dile getirilmesi ergenlere çok iyi gelir. Ebeveynin kendince tutarlı bir biçimde genci bilgilendirilmesi duygusal açıdan yardımcı olur, başka otoritelerden yardım ve öneri almasını söylemek ise gençte ailesinin kendisini güvende tutmada yetersiz olduğu duygusu uyandırır.

Herkesin elini kolunu bağlayan bir felaket karşısında yetişkinlerin de tamamen güvende hissetmeleri elbette mümkün değildir. Buna rağmen, bir güvenlik duygusu aşılamak, yatıştırıcı olmak, sosyal ortamların daha da birlik olmasını sağlamak, en önemlisi umut vermek olayın hemen akabinde yapılması gereken müdahalelerdir. Böyle durumlarda, çaresiz bir kurban gibi değil de proaktif olabilen, düşünebilen ve üretebilen bireyler olarak örnek oluşturmak önemlidir.



× WhatsApp İletişim