YAZ TATİLİ ÜZERİNE: Sıkı Can İyidir, Kolay Çıkmaz

YAZ TATİLİ ÜZERİNE: Sıkı Can İyidir, Kolay Çıkmaz

Yaz tatili biten eğitim-öğretim yılını uğurlama ve yeni seneye geçmeden önce soluklanma, sene içindeki kazanımları sindirme ve yeni seneye hazırlanma zamanı demek. Kimi çocuklar için yaz tatilinin duygusal veya akademik ihtiyaçlar üzerinde çalışma yapma fırsatı sunduğu tartışılmaz. Ancak öyle olsa dahi çocukların da yavaşlayabilecekleri ve boş kalabilecekleri zamanlar bırakmak önemli. Tatil neden biraz yavaşlama ve hafifleme zamanı olmasın ki?…

Yavaşlamanın ölçütü çocukların canının sıkılacağı anlar içermesi. Evet yanlış duymadınız, çocuklarınız sıkılsın. Bir sürü farklı uygulamanın aynı anda çalıştığı elektronik cihazlar bir süre sonra nasıl yavaşlamaya veya aniden kapanmaya başlarsa, çocuklar için de eğitim-öğretim yılı öyle oluyor. Toprağının havalandırılmasının ve saksısının değiştirilmesinin bitki üzerindeki etkiyi düşünelim. Çocuklar için de öyle. Sene boyunca bir sürü yere taşınan, kendini ve duygularını taşıyan çocukların da biraz şarj olmaya ve saksı değiştirmeye ihtiyaçları var, bunun için en uygun zaman yaz yatili…

Peki bir çocuğun canı ne zaman sıkılır? Can sıkıntısını hissetmek için durmak ve boş kalmak gerekir. Ajandası dolu olan, yaz okulundan özel derse koşturan bir çocuk için canının sıkılıp sıkılmadığını kestirmek zordur. Bir çocuğun canı neden sıkılır? Çünkü ilgisini çekecek bir şey bulamaz, aslında yanlış tarafa bakıyor ve bulmaya çalıştığı parıltıyı, umudu yanlış tarafta arıyordur. Can sıkıntısını dönüştürmek ve değiştirmek için kendi içine bakmalıdır.

Sanıyorum ki çocukların can sıkıntısı, sıklıkla anne-babalar tarafından tahammül edilmesi çok bir duygı. Belki de can sıkıntısı doğası gereği bir miktar huzursuzluk ve boşluk hissi içerdiğinden, anne-babalar tarafından hemen çözülmek istenir. Adam Phillips “Öpüşme, Gıdıklanma ve Sıkılma Üzerine” adlı kitabında bu durumu şöyle tarif eder:

“Çoğunlukla bir talep, zaman zaman başarısızlık ya da hayal kırıklığı suçlaması biçiminde algılanan sıkıntı nadiren kabullenilir. Yetişkinin çocuğun dikkatini dağıtma isteğiyle karşılanmasına ne kadar sık rastlanılır; yetişkinler adeta çocuğun hayatının mutlaka devamlı ilginç olması, ilginç kılınmasına karar vermiş gibidirler”.

Halbuki can sıkıntısı,

 Yaratıcılığı harekete geçirmek için bir fırsattır. Canı sıkılan çocuk önce duraksar, şimdi ara bir alandadır. Bu duyguyla kalmasına izin verilirse, eksik olanı ve neler yapabileceğini düşünmeye başlar. Bunun ilk örneği memeden kesilen bebeğin kendine özel yarattığı eşyadır; bu eşya kimi çocukta battaniye, kimi çocukta peluş ayı olur. Başka birisine göre gayet sıradan olan bu eşya, bebeğin birçok anlamlar yüklediği, anneyi hatırlatan ve annesi gibi onu sakinleştiren bir geçiş nesnesidir. Daha büyük yaş çocukları sembollere yönelirler; sembolik oyunlar kurmayı, resim çizmeyi, yazmayı veya yaşıtlarıyla oynamayı tercih ederler.

 Çocuğun kendini sakinleştirme kapasitesini devreye sokar. Sıkılan ve dikkati dağıtılmayan çocuk kendini oyalamaya çalışır. Düşünür, hayal kurar ve oyunlar geliştirmeye başlar. Bebekken annesinin ona yaptığı gibi içindeki huzursuzluğun adını koymaya ve ona çözüm bulmaya çalışır; bu bir açlık mıdır yoksa bir kızgınlık mı kaygı mı sıkıntı mı? Ve denemeye başladığı anda bir zamanlar annesinin ona yaptığı gibi kendi duygularını tutabilmeye, onlarla kalabilmeye ve kendini duygusal anlamada besleyebilmeye başlar.

 Çocuğun yalnız kalabilme kapasitesini (yalnız kalabilme kapasitesi, yalnız olmaktan ve yalnızlıktan zevk alabilme becerisi için kullanılan bir terimdir) geliştirir. “Paylaşırmış ve eğlenirmiş gibi” yaparak, daha çok yalnız kalmamak için kurulan ve devam edilen bağımlı ilişkiler kurma eğiliminin önüne geçer. Ek olarak okul çağında sürekli ders çalışma, yetişkinlikte işe işkolikliğe varan zihni sürekli meşgul tutma eğiliminden uzaklaştırır.

 Çocuğu kendi iç dünyasında olup bitenlere dair yönlendirir. Sürekli yeni şeyler peşinde olduğumuzda ve bir sürü uyarana maruz kalırız, bu yüzden düşünmek ve hayal kurmak çok mümkün olmaz. Diğer yandan günlük hayatın rutini olan yürüyüşler veya günlük yazmalar akla bir sürü yeni düşünceyi getirir ve bağlantılar kurmaya yardım eder. Psikanalist Adam Phillips çok yoğun bir programı olan bir çocukla bu konu hakkında konuşurken, çocuğun hiç canının sıkılmadığını, neyi gerçekten isteyerek yaptığını bilmediğini ve sıkılmış halini tanımadığını belirtir.

Anne-babalar bu konuda nelere dikkat edebilir?

 Çocuğunuzun söylenmelerine bir miktar dayanın ve bir yere evrilip evrilmeyeceğini görmek için ona zaman tanıyın.

 Sıkılmaya izin verme konusunda kaygılıysanız, kendi çocukluğunuza yaslanın. Annebabaların “oyalanacak bir şey bul” veya “sıkı can iyidir, çıkmaz” dediği ve kendi kendinize oyunlar kurduğunuz zamanların keyfini hatırlayın.

 Duygusuna alan açın. Çünkü sıkıntı onun bir parçası, oradan kaçmasına gerek olmayan ve o an içinde duyduğu içsel boşlukla ilgili. Sıkıntıyı resmetmesini isteyebilirsiniz, acaba derin bir kuyu mu, çalılar arasında bir geçit mi veya başka bir şey mi? Çocuklar genellikle kendilerinin bir parçasını karaktere dönüştürmeye severler.

 Duygusuna bakma konusunda onu cesaretlendirin; “Sıkılman normal, bu kötü ve korkutucu bir şey değil. Ne yapmak istediğini bulmak için zamana ihtiyacın var, bekleyelim” diyebilirsiniz.

 Can sıkıntısı çocuğunuzda bir kaygı ve paniğe dönüştüyse, neler yapabileceğini beraber düşünebilirsiniz. “Anladım acaba ne yapabilirsin? Bakalım elinde neler var? Hadi bunlardan bir oyun kurmayı dene” diyebilirsiniz.

 Can sıkıntısı anlarında elinizden geldiğince teknolojik aletlere başvurmayın. Teknolojik aletler çocuğun kendini meşgul edebilme becerisinin gelişmesine engel olur, çocuğun zihnini meşgul tutarak uyuşturur.

 Serbest oyuna zaman bırakın. Çocuğunuzla bir şeyler öğretmeye çalışmadığınız, oyun içindeki seçimleri ona bıraktığınız serbest oyun zamanları oluşturun. Zaman zaman müzik açıp içinizden geldiği gibi onunla beraber dans edin.

İyi tatiller dilerim.

Kaynaklar

Bergstein, A. (2009). On Boredom: A Close Encounter with Encapsulated Parts of the Psyche. Int. J. Psycho-Anal., 90(3):613-631.
Coper, N. (2018) Can I Let My Child Be Bored. Psychology Today.
Philpps, A. (1994). On kissing, tickpng, and being bored: Psychoanalytic essays on the unexamined pfe. Harvard University Press.



× WhatsApp İletişim