Okula başlamak birçok çocuk için merakla ve hevesle beklenen heyecan verici bir deneyim iken, bir grup çocuk için belirsizliklerle dolu, bolca kaygı ve endişe barındıran bir durumdur. Okula başlamak, çocuğun gelişimi boyunca deneyimleyeceği belli başlı ayrışmalardan önemli bir tanesidir. Doğumu ile anne karnından ayrılan yenidoğan, bebeklik döneminde önce annesinin memesinden, ileriki dönemlerde ise emzik ve biberondan ayrılır.
Yürümeye başlaması ile annesinin gözetimi altında dünyayı keşfetmeye başlayan çocuk, annesinden ayrı bir birey olduğunu fark edip bireyselleşmeye doğru bir adım daha atacaktır. Yalnız uyuma, kendi kendini meşgul edebilme, bireysel oyunların başlayışı ve tuvalet becerisinin edinimi derken artık daha önce hiç deneyimlemediği uzunlukta anne-babasından uzakta kalmayı ve onlardan kısa süreli ayrılmayı tolere etmesini gerektiren yepyeni bir deneyim ile karşı karşıyadır.
Çocuğun okula başlangıcında nasıl bir tepki vereceği hayatının önceki dönemlerinde ayrılıklara verdiği tepkilerle ilişkili olabileceği gibi, önceki ayrılıkları gayet iyi tolere etmiş çocuklarda da okula başlangıçta büyük tepkilerle karşılaşabiliriz. Hayatta olumlu (aileye yeni bir bebeğin gelişi, ev değişikliği, anne-babanın iş değişiklikleri vb.) ya da olumsuz (bakıcının evden ayrılışı, ölümler, yakın dönemde geçirilen hastalık, ebeveynler arası kavgalar, boşanma vb.) değişikliklerin olduğu dönemde çocuğun okula karşı direnci oluşabilir. Özellikle bu gibi zorlayıcı dönemlerde çocukların güvenlik hissi sarsılabileceğinden, hayatta bir diğer yeniliğe, yani okula, şiddetli tepkiler doğabilir.
Örneğin, yeni kardeşi olmuş ve evdeki yeni dengelere alışmaya çalışan bir çocuk, anne ve bebeği baş başa bırakarak okula gitmeyi ‘evden atılma’ olarak deneyimleyebilir ve okula gitmekten kaçınabilir. Ya da yakın zamanda bakıcısından vedalaşamadan aniden ayrılan bir çocuk, o okuldayken anne-babası tarafından da ‘terk edileceğini’ hayal edip okula gitmeyi reddedebilir. Çocukların bu kaygıları kimi zaman açık bir şekilde okula gitmemek istememe olarak kendini gösterebileceği gibi, daha gizil biçimlerde davranış değişiklikleri olarak da (ör: inatçılık ve krizlerin artışı, alt ıslatmalar, uyku rutininde bozulmalar, gece nöbetleri, içe kapanma) ifade bulabilir.
Klinik çalışmalarımızda gözlemlediğimiz bir diğer durum ise okula başlamanın gerektirdiği ayrılığa ve otonomi duygusuna yalnızca çocuğun değil, anne-babanın da hazır olmayışının çocuğun direncini besleyebildiğidir. Bu durum söz konusu olduğunda, aynada yansıyarak çoğalan görüntüler gibi anne-baba ve çocuk karşılıklı olarak birbirlerinin kaygı ve korkularını teşvik eder ve büyütürler. Ayrışamamış anne-çocuk ilişkilerinde çocuklar okula gitmeyi ‘ anneyi terk etme’ve onu yalnız bırakma olarak algıladıklarından okula gitmeyi reddedebilirler.
Çocuğu okula gitmekte zorlanan anne-babalara öneriler:
Özellikle okul öncesi dönemindeki çocuklar anne-babalarından geçmiş dönemdeki geçici süreli ayrılıkları sonrası yine onlara kavuştuklarını ve terk edilmediklerini hatırlamakta güçlük çekeceklerinden, okul ile başlayacak bu ayrılığın da geçici bir ayrılık olduğunu kavramakta zorlanabilirler. Dolayısıyla okula gitmesiyle ilgili bu ayrılığın da geçici olduğunu ve okul bitince yine birlikte olacağınızı vurgulamanız yararlı olacaktır. Okul sonrası karşılıklı ilişki içerisinde olduğunuz ve birbirinizden keyif alabileceğiniz şekilde zaman geçirin (Örneğin: birlikte televizyon izlemek yerine, oyun oynayarak).
Çocuğunuzun okula gitmekle ilgili duygularını anlamaya çalışın ve hem olumlu hem olumsuz duygu ve düşüncelerini söze dökmesi için ona destek olun. ‘Bunları konuşursak artık iyice okulu sevmeyecek ve gitmeyi istemeyecek’ diye düşünen anne-babalar unutmayın ki bu duyguları örtbas etmeye çalışmak sadece bir kaçış ve konuşmamak sorunu daha da alevlendirdiği gibi, çocuğun duygusal gelişimini de olumsuz etkiler. ‘Konuştukça çocuğun zihninde ve kalbinde olmayan duygu ve düşünceleri yerleştirmiş olmak’ doğru zannedilen yanlışlardan biridir.
Çocukların dünyasında kelimelerden daha kuvvetli bir şey vardır ki o da oyundur. Oyunları ve resimleri kullanarak çocuğunuzun duygularını ifade etmesine yardımcı olabilirsiniz.
Çocuğunuz okulla ilgili duyacağı herhangi bir bilgi ya da yoruma karşı fazlasıyla hassas olabileceğinden, okulla ilgili kelimelerinizi seçerken dikkatli olun. En ufak bir olumsuz yorumunuzun büyük etkileri olabileceğini hatırlayın. Örneğin çocuğunuz okula gitmeyi istemediğini dile getirdiğinde ‘Okula gitmezsen öğretmenin sana kızar’ ya da ‘Okula gitmezsen kötü/yaramaz çocuk olursun’ gibi yorumlarınız onun kaygısını ve okulla ilgili olumsuz düşüncelerini besleyecektir. Bu gibi durumlarda ‘Okula başlamakla ilgili korktuğunu / endişelendiğini biliyorum. Benden ayrılacağın için üzülüyorsun ve bu yüzden okula gitmeyi istemiyorsun. Ama unutma ki bu kısa süreli bir ayrılık, okul çıkışında yine seninle buluşacağız ve seninle şu önceden başladığımız oyuna devam edeceğiz. Haydi bakalım şimdi okul vakti’ diyerek cevap vermeniz ona hem anlaşıldığını hissettirecek hem tekrar kavuşacağınıza dair umut verecek, hem de bu duygulara rağmen yine de okula gidebileceğinizi belirtmiş olacaktır.
Ayrışamamış anne-çocuk ilişkisi ve çocuğun okula gitmesi ile anneyi terk etmeye dair duyduğu suçluluk duygusu söz konusu olduğu durumlarda, annelerin onlar okuldayken neler yaptıklarını/yapacaklarını anlatmaları ve bunlardan aldıkları keyfi vurgulamaları çocukların duyduğu suçluluk duygusunu azaltacaktır. Tüm bunları yapmanıza rağmen çocuğunuzun okula gitmekle ilgili zorlanması devam ediyorsa, sorun kemikleşmeden uzman yardımı almayı ihmal etmeyin.