Kutsanmış Annelik mi, Kadınlığın Sessiz Kaybı mı?

Kutsanmış Annelik mi, Kadınlığın Sessiz Kaybı mı?

Annelik ve Kadınlık Arasında Kaybolan Ses

Annelik, kadını hem içeriden hem dışarıdan dönüştüren derin bir deneyimdir. Anne olmak, kadının toplumsal cinsiyet rolleriyle, içsel benlik algısıyla ve kadınlık kimliğiyle yeniden temas kurduğu varoluşsal bir yolculuktur. Bu yolculukta kadın sadece bir bebeği değil, çoğu zaman kendini de yeniden doğurur. Ancak bu yeniden doğuşun bedeli, kimi zaman kendi kadınlığından uzaklaşmak olabilir.

Mitolojide Annelik ve Fedakârlık

Toplum anneliği yüceltirken, çoğunlukla kadının fedakârlığını kutsar. Antik anlatılarda anne figürü tanrısallıkla iç içedir: İsis, Horus’u korumak için ölüler ülkesine iner; Demeter, kayıp kızı için yeryüzünü dondurur. Bu figürler sevginin, kaybın ve sabrın mitolojik yüzleridir. Ancak aynı zamanda bir uyarıda da bulunurlar: Bu kadınlar yalnızca anne değil, aynı zamanda birer tanrıça, sevgili, bilge ve kadındılar.

Modern Dünyada Annelik: Kimlik ve Yalnızlık

Günümüzde ise annelik, bu çok yönlü kimliği gölgede bırakabilir. Kadın, doğumdan sonra yalnızca ‘anne’ olarak görülmeye başlar. İlk etapta gurur verici olan bu tanım, zamanla kadının benliğini sessizce silmeye başlar. Beden değişir, zaman algısı dönüşür, sosyal çevre daralır ve en önemlisi, kadın içsel olarak yalnızlaşır.

Psikoloji Ne Söylüyor?

Donald Winnicott’un “yeterince iyi anne” kavramı, anneliği ulaşılabilir ve insani kılar. Ancak sadece ‘anne’ olmak, kadının duygusal ve psikolojik bütünlüğünü zedeleyebilir. Melanie Klein’ın nesne ilişkileri kuramına göre, bastırılan benlik temsilleri bireyin içsel dengesini bozar. Kadın, sadece annelik kimliğine hapsolduğunda kendi iç sesine, arzularına ve üretkenliğine yabancılaşır.

Varoluşsal Boşluk ve Kadınlık Kaybı

Bu yalnızlık hali, zamanla yaşam sevincinde azalma, ilişkilerde tükenmişlik ve derin bir varoluşsal kayıpla sonuçlanabilir. Görünürde her şey yolundayken bile, anne içinde büyük bir boşluk hissedebilir. Çünkü kadın sadece çocuk büyüten bir figür değil; kendi arzularının, hayallerinin ve hayatının da öznesidir.

Ve bu hayat, yalnızca bakım vermekle değil; arzuyla, estetikle, hayalle ve içsel sesle de şekillenir.

Bu Kaybı Ne Durdurabilir?

Çoğu zaman çözüm gözümüzün önündedir: Baba figürü. Ama burada söz konusu olan yalnızca biyolojik baba değildir. Kadını sadece anne olarak değil, kadın ve sevgili olarak da gören bir partnerden bahsediyoruz.

Jacques Lacan, baba figürünü yalnızca bir kural koyucu değil, aynı zamanda arzunun kapısını açan bir figür olarak tanımlar. Bu bağlamda, partnerin kadına sadece anneliğiyle değil; görünüşüyle, gülüşüyle, hayalleriyle de ilgi göstermesi, onun yeniden kendisiyle temas kurmasını sağlar.

Bir iltifat, bir gülümseme ya da bir şarkı; kadının yalnızca çocuğun annesi değil, aynı zamanda romantizmin ve arzunun da bir öznesi olduğunu hatırlatır. Bu hatırlayış, kadının ruhsal bütünlüğünü yeniden inşa eder.

Son Söz

Kadın, anne olduğunda kutsal bir role bürünebilir. Ancak bu kutsallık, onun diğer yönlerini silmek anlamına gelmemelidir. Kadın, ancak tüm yönleriyle var olabildiğinde huzurlu bir annelik yapabilir.

Bu nedenle kadın yalnızca anneliğiyle değil, kadınlığıyla da temas eden bir dille var edilmelidir. Çünkü bir çocuk, en çok kendini unutmayan bir annenin yanında huzurla büyür.